18 Aralık 2009 Cuma

Laz Kapital 2 geleyi

Çok yakinda, bütun balukçilarda bulabilursunuz...

11 Aralık 2009 Cuma

Tayyip'un biri bi gün...

“Bir İnciluz, bir Amerikali ve bir Laz tirende gideyimiş…” diye başlayan kaç tane fikra dinlemişsunuzdur kimbilur. Fakat fikra bittukten sonra bu insanlar ne yapayiler diye hiç duşundunuz mi? Bunlarun sivildeki hayatlari ders niteluğindedur.
Efendum fikradaki lazun adi Tayyip’tur. Rizelidur.
Kendisi komik fikralarda oynar ama durumi içler acisidur.
Yillar önce Amerikan emperyalizumine karşu birisiyken şimdi Amarika’nun kapisinda yatup kalkmaktadur.
Bu Tayyip’un en önemli ozelluği tahammülsuz ve hazımsuz oluşidur.
Açiz ula, diyen vatandaşi anasiylan birlukte kovalar… Durumindan şikayetçi olan bir işçi veya öğrenci uşak pirotesto etmağa kalkarsa ‘şov yapma ula’ deyup korumalariylan birlukte saldurur…
Bu Tayyip geçenlerde memleçetum Rize’de (ana tarafindan Rizeliyim) bizum uşaklara anlattuğum fikraya takmiş kafayi... Şimdi savcilar soruşturayi, gerek görurlerse dava açacaklar.
Açsunlar, 200 küsur yaşina geleyirum, görmeduğum dava kalmadi. Bu da diğerlerinun yaninda yerini alur.
Ama siz da bir fıkraya bile tahamul edemeyen diğer baskıci, ceberutlar gibi tarihteki yerunuzi alursunuz.

29 Kasım 2009 Pazar

Sofi'nun Seçimi

Sophie's Choice filmini hatirlarsunuz. Sofi adindaki Yahudi bir ananun, Nazi toplama kamplarinda iki küçuk uşağindan birini seçmağa zorlanmasinun trajik hikayesi anlatilur.

Geçen gün Muş’ta Ebrar ve Meryem adinda ikiz bebek doğdi. Bebelerun solunum yetmezluği olduği içun acilen solunum cihazlı bir kuvöze konulmalari gerekeyidi. Van'daki bir hastanede solunum cihazlı tek kuvöz olduği içun, aile bir tercih yapmak zorinda bırakildi. Ya Ebrar, ya da Meryem… Bebeklerden Meryem öldü, Ebrar yaşayi.

Şimdi haburiya bi duralum. Sinem Apak adindaki ananun seçumi, Sofi'nin seçuminden daha acidur. O bir filimidi ve karşusinda Alman faşizminun cisimleşmiş hali olan Naziler varidi. Peçiiii Meryem'un anasi Sinem'un karşusinda kimler varidi?

Ula yoksa finans - kapitalun içindeki faşizum olmasun bu!..

Faşizumi sadece Hitler’un badem bıyıği zanneden uşaklar olabilur, anlatayim. Faşizum sermayenun içinde – özinde vardur. Biriktirilmiş sermaye olan özel mülçiyet, kendisine el uzatilan her yerde gerçek yüzini gösterur ve saldurganlaşur. Sermaye önine çikan engeli yikup, yakmak bir şekilde aşmak ister. Karadenuz’un azgun seli gibidur, bütun feodal, ataerçil, romantuk ilişkilere son verur, insan ile insan arasinda, çiplak çikardan, katı "nakit ödeme"den başka hiç bir bağ birakmaz. Kişisel değeri, değişum değerine indurger. Sayisuz özcürluğun yerine, o tek insafsuz özcürluği, ticaret özcürluğuni koyar.

Paran olmayabilur, ama ölme özgurluğun vardur. Oni kullan. 

Tek kuvözli yerde doğdiysan ikizlerden birini seç.

Bu sermaye nanesi kimine Cleveland deyi, kimine Muş Kadın Doğum Hastanesi.

Siz hala Küba'nın 1950 model şevrolelerini, sıvası dökülmüş binalarını gösterin... Aman haa, tek bir bebeğun bile doğum sirasinda ölmeduği sağluk sisteminden bahsetmayun.  

Ula uşaklar, günun birinde habu topraklarda demokratik bir halk cumhuriyeti kurulacak mutlaka; haçan bir çocuk hastanesinun adini Meryem Apak koyacağuk, oğa göre. Unutmayun.

19 Kasım 2009 Perşembe

Burcuvazinun topla oynama orani % 80'lere çikti

Kendini solda hisseden hemen herkes topi birbirine birakayi.
“Önce o girsun, top ona daha yakin. Yok önce bu girsun, ben sonra girerum. Hem şimdi çok erken. Halk da çok bilunçsuz canum. Gerici, sağci, Amerikanci, IMF’ci, kendisini silindir gibi ezen partilere oy vereyi. Kurtuluşuni, kendisini soyanlarda arayi. Hiçbir temel soruniyla ilgilenmeyi, ilgilenenleri de linç etmağa kalkayi. Biraz bilinçlensun ondan sonra girerum topa. Ayrica ben entelektuelim. Ezilen yiğinlar akil fikir istersa bende çok, istedukleri kadar verurum. Ama bu kadar cahil kalabaluklarla beni şimdiluk muhatap etmayun.”
Efendum böylece markajsuz kalan kapitalizum ve onun borazanlari topla oynama oranini % 80’lere çikardi. Ha, diyebilursunuz ki muhim olan topla oynama orani değildur, bir kontratakla işi bitururuz. Kontranuza kuvvet.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Departumanunuza siçayim

Lelipop İhsan’la Bulaşuk Ahmet geçen hafta Patapat Suleyman’un pazarlama firmasinda çalişmağa başladi. Bunlarun arasindan hamsi bile sızmazdi. O kadar yakin idiler. Fakat Takalar Birluği Başkani Patapat Suleyman, satişlari arturmak içun bunlari iki gruba ayirmiş. Sonra da bunlara vermiş kapitalist ayari. “Hayde bakalum, bu ay en çok satişi hangi departuman yapacak? Bakun yan departuman bizi geçti.”

Lelipop İhsan öteki gruptaki kankisi Bulaşuk Ahmet’e düşman olmiş ve bir anda kanli bir savaşa başlamiş.

Ula güzel evladum, siz çalişan - emekçi insanlarsunuz. Ne demağa Arda’ylan Semih gibi birbirunuzun girtlağina sarilaysunuz? Ezeli rekabet sizun aranuzda değil ki, ikinuzle Patapat Suleyman arasindadur. 

3 Kasım 2009 Salı

TÜYAP Yali Kiraathanesi'ne bekleyirum

7 Kasim Cumartesi güni saat 2'de TÜYAP Kitap Fuari'nda olacağum. Benum söyleduklerumi yazan Yilmaz uşağum, Leman Dergisi sitandinda Laz Kapital kitabumi benum aduma imzaliyacak. Eğer ki bizum ocakçi Pilita İsmail da gelursa çaylar şirketten, değilsa uşaklar size ismarlar. 

29 Ekim 2009 Perşembe

Kapitalizum hastadur deyidum inanmayidunuz… Haçan n’oldi?

Bizum Patapat Suleyman’i tanidunuz artuk. Bu koloti kafali, çakma burjuvaya yillardur söyleyirum. Ula savunduğun hau kapitalizum hastaluklidur!..

Pokkiyenun soyi, “İnsanoğlinun bulduği en eyi sistem kapitalizumdur” diye karşu çikayidi bana…

Aha gördük… Hastadur deyidum, inanmayidun… Haçan nooldi? Gene dünya halklarinun girtlağina sarildunuz. Eskiden 30-40 yilda bir olan krizlerunuz şimdi 5 yilda bir olmağa başladi.

Yaşanilan ekonomik krizun boyutlari tam olarak saptanamayi. Yanguni sondürmek içun yapilan binbir çeşit yardum, devletleşturma da işe yaramayi. Kapitalizum, Acda Pekkan hanumun yüzine döndi, artuk yama tutmayi…

Bizum İdris, bir süri hısim ekrebanun ve doktorun “Bir şeyun yok sapasağlamsun” demesine rağmen “Hastayim” deyup dururdi.

Soninda hakkun rahmetine kavuşti. Mezartaşina da “Hastayim hastayim deyidum, inanmayidunuz. Haçan nooldi?” diye yazdurdi.

Efendum dünya halklarinun hepsi mevta olup, mezar taşlarina yazdurmadan haburiya bir daha söyliyeyim; Bu sistem hastaluklidur. Kriz 20-30 tane geçmişi tenekeli kartel CEO’nun (Sio) yanliş politikalari ve açgözliluği sonuci olmayi, bizatihi kapitalizmun bir sonuci, gerekliluğidur.

Bu kadar istif, bu kadar stok… Binbir türli para – finans – borsa cambazluğinun soni krizdur.

Kapitalizum hastadur, savaş üretur, kriz üretur. Artuk buğa canli muamelesi yapmayun, tikayun pamuği cötine, gitsun.

21 Ekim 2009 Çarşamba

Patolojik tahlil; kapitalizum habistur

Efendum yapilan bir araşturmaya göre, İstanbul’da Avrupa’dan daha çok tıbbi laboratuar varimiş. 50 yildur devleti yöneten Amerikanci - sağ iktidarlar, sağluği sistemli bir şekilde felce uğratti. Nihayetinde son on yildur paranun kokisini alan sermaye, ortaluği simit sarayi gibi özel hastaneyle doldurdi.

Bu hastanelerun öninden geçerken bir anluk dalginluğunuza gelmesun, aninda kendunuzi ameliyat masasinda bulursunuz. Niçun, çünki burasi bir holding gibi yil soninda kar payi dağitacaktur. Bu hastanelerun çoği borsaya açilduği içun, ne kadar çok keser biçerseler, hisselerun değeri o kadar çok artacak ve para kazanacaklardur.

Meşhur bir göz hastanesinde vatandaşun birinun iki gözini birden ameliyat etmişler. Meğer adamcağizun bir gözinde katarakt varimiş. Bu tilkiler para içun adamun sağlam gözini da oymiş. Demek ki ‘fazla mal göz çikarmaz’ lafi yanliştur. Tam tersi, fazla mal içun bir süri göz çikariyiler. 

İçinde yaşaduğumuz kapitalist duzende, sağlukli olabilmek içun parali olmak lazimdur. Paran varisa tedavi içun Amerika’ya da gidersun Arabistan’a da. Seçenek çok. Ama paran yokisa seçenek tek; memleçetunde öl!.. 18 milyon kişinun yoksulluk sinirinda, kümede kalma mücadelesi verduği bir ülkede gel da sağlukli ol. Ula en azindan insanun sinir sistemi bozulur daa!..

15 Ekim 2009 Perşembe

Laz Marks Emice sahalarda kalmaya devam ediyor!

80 maçta 22 bin seyirciye ulaşan Laz Marks yenilenerek sahalara çıkmaya devam ediyor. Kadrosunda bir kaç yenileme ve aynı taktik anlayışınyla (toplu hücum toplu müdafaa) yeni maçlar için sahalarda “Bu maçu alacağuk başka yolu yok uşağum!” şiarıyla güldürmeye devam ediyor. Yeni maçlara yeni hikayeleriyle hazırlanan Laz Marks Emice şunları söyledi;

“Paçilar, uşaklar endisturiyel fitbola ve oligarşiye karşu yaptuğumuz bu maçlarda atacağumuz golleri kaçurmamak için tiribünlerdeki yerlerunuzi alun. Ha böyle açilumlarla geçen şu son cünlerimizde, Temel'in ve Fadime'nin kafasu karişmiştur. Haçan bu karişukluklara son verecek, işçilerden emekçilerden yana açilumlara devam edeceğuk. Bizim maçlari seyretmağa geleceklerun içi rahat olsun, çünkü kameraylan kayitlar yapilacaktur.”

 
Laz Marks Emice’nin maç programı;

22 Ekim Tekirdağ / Eğitim-Sen

30 Ekim Kartal / Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi 20.30

19 Kasım/ Ankara Tiyatro Festivali

Laz Marks

(Politik Stand-up)

Yazan: Yılmaz OKUMUŞ

Oynayan: Haldun AÇIKSÖZLÜ

Desen: Tuncay AKGÜN

Genel Koordinatör: Alper KÜÇÜKDEVLET

Bilgi için; 0212 737 56 53-0554 738 36 90

kucukdevletalper@gmail.com

www.leman.com.tr

www.cansenligi.org

11 Ekim 2009 Pazar

Tek ulkede, tek ilçede ve tek hücrede sosyalizm

Önce tek hücrende devrim yapacaksun. Mitokondri ve Koful bir araya gelup Golgi Aygiti’na karşu örgütlenmelidur. “Yeter ula!.. Hücrenun asil yapitaşlari biziz, bizum da söz hakkumuz olmali. Hücrenun refahindan biz da eşit pay almaliyiz.” deyup gerçekleri bikmadan usanmadan diğer hücre etradina açuklamalidur.
Bir süre sonra Endoplazmik Retikulum, Sentrozom, Lizozom ve  Kloroplast’i da kendi saflarina çekmelidur. Yillardur hücreye çöreklenmiş olan Golgi Aygiti boş durur mi, hemen Çekirdek ve Çekirdekçik’le bir olup Devlet Aygiti gibi Mitokondri ve Koful’a salduracaktur. Ya Golgi Aygiti’ni kirup hücreyi temizleyeceksun ya da biçumsuz, kanserojen bir hücrede yaşayacaksun.
Tek hücrende devrimuni yapup iliklerune kadar değiştuğun zaman gerisi kolay.
Hamur sağlam olinca tek ilçede de, tek ülkede de yolun açuk olur.

8 Ekim 2009 Perşembe

Uşaklar paçilar, yayinumuz www.yilmazokumus.com üzerinden da devam etmektedur

Çeviri hatasi yüzinden devrim yapamaduk Laz Marks Emice

Üniversiteli uşaklar, paçilar geldi. Laflarken koni bizum eski tüfeklere geldi.
“Laz Marks Emice, eskiden senun çitaplaruni okiyan ağabeylerumuz ve ablalarumuz şiveli yazduğun içun bazi yerleri anliyamayup, yanliş yapmişlar. Yani çeviri hatasi yüzinden devrimci mücadele sekteye uğramiş.” dediler.
Ula uşaklar, paçilar, dedum bulara… Benum deduklerum reçete değil ki. Manavun oradan sola dön desam, sen da yanlişlukla sağa dönsan anlarum… ama adres da tarif etmeyirum… İkea’dan alduğun mobilyalarun içinden çikan monte kilavuzi gibi bir şey da değildur Laz Marksizum. Senun ülçenun somut durumiylan, Venezuella’nunki ayni değildur. Hedef aynidur ama değişuk yollardan gidebilursun.
Özini kavraduktan sonra Sanskritçe bile yazilsa gene eylem kilavuzi olarak faydalanabilursun uşağum. Mücadele etmak istedukten sonra her yer Sierra Maestra’dur.

2 Ekim 2009 Cuma

Uşağun adini koyalum; Yattara mi Devrim mi?

Kainat İbrahim epeyidur işsuz idi. Toplumsal üretime emeğiyle katilamayinca, bari uşak üreterek katilayim dedi ve bi uşak daha dünyaya geturdi. Kainat İbrahim’un bu 3. uşaği oldi. Bir anlamda hat – trik yapti. Neysa, bu tutturdi, “Bu haftaki Tirabizonsipor – Fener maçinda Fener’e goli kim atarsa uşağa onun adini koyacağum.” Ula etma İbrahim, ya maç sifir sifir berabere biterse, uşağa Sifir adini mi vereceksun? Ya Fener kendi kalesine gol atarsa? Tirabizon’da bir tane Lugano’nun dolaşmasi ne kadar sağlukli olur. Daha da kötusi, top hakeme çarpup Fener’un kalesine girersa kuçucuk uşağa Kuddusi Muftioğli mi diyeceksun? İnsan öz evladina buni yapar mi?

 
Daha az uşak, daha az sömüri
Biz böyle latifeler yapup Kainat İbrahim’le şakalaşurken Takalar Birluği Başkani Patapat Süleyman kahveye girdi. Bu ruhuna sermaye kaçmiş koloti kafali, Kainat İbrahim’i tebrik edeceğine başladi buna verup verişturmağa, “Yok efendum sizun neyunuze yeni bir uşak dünyaya geturmek, ula zaten geçinmekte zorlanayisunuz niçun bir tane daha doğurdunuz.”
Malthus’un 2006 versiyoni olan Patapat Süleyman akli sira, “Daha az uşak yaparsan, daha az sömürülursun.” demeye getureyi.
 

Ne ka uşak o ka köfte

Baktum kahve halkindan bazilari da buni onaylayi. “Hee, kari koca kendi kendumuza kit kanaat da olsa geçinup gideyiruz. Eğer bir uşağumuz olmazsa maaşumuz ikumuze yeter.”

Hiç soylemeye gerek yok ki, bu egemen siniflarun yutturmacasindan başka bir şey değildur. Bu hedef sapturmaktur, sömürüyi gizlemektur...

Sen üç çocuk yerine hiç çocuk yapinca kapitalizum seni pas geçmez. Gene tepene biner.

Ula güzel evladum, niçun burjuvazinun ağzindan konişayisunuz? Onlara göre, ülkemiz sınırli olanaklara sahip bir ülkedur. Bu olanaklarun, artan nüfus karşusinda yetersuz kalmasi ve yoksulluğun artmasi kaçinilmazdur. Bu nedenle, herkes "bakabileceği kadar" uşağa sahip olursa, sınırli olanaklar herkese yetecektur.

Patapat Suleyman burjuvazinun ağzindan aktarmali olarak bizum uşaklara şunu söyleyi; “Şu anda elune geçen ayluk ücretle ancak kendi karnuni doyurabilursun. Yeni bir uşak yaparak kenduni yoksulluğa mahkum edeyisun. Geçum sikintisi çekmenun nedeni, bizzat kendunsun. Kafani ve şeyuni kullan, uşak yapma.”
 
Kiçi açukta kalmiş teoriler

Bu tür kıçı açukta kalmiş teoriler, demokratuk devrimlerden korkan burjuvazinun işine yaramaktadur.

Yoksul kitlelerun ayaklanmasi karşusinda beyük korkiya kapilan burjuvazi, bir taşla kuş katliami yapmaktadur. Hem ideolojik ve polituk bir salduri araci ele geçurmekte, hem da insan evladinun daha mutli ve daha özgur koşullarda yaşayacaği bir toplumun var olabileceğini perdelemektedur.

Yüz elli yildur söyleyiruk, sizun sömürulmenuzun nedeni uşak yapmak filan değildur.  Emperyalistlerle bütunleşmiş yerli tekelci burjuvazi ve onlarla işbirluği yapan beyuk tefeci -bezirgan ve toprak ağalaridur. Yukaridan aşağiya, soldan sağa, tersten-düzden nasil okursan oku, bu değişmez.

Ula Kainat İbrahim dedum, Fener’e goli kim atarsa atsun, ister Yattara ister Fatih Tekke... Sen uşağun adini inadina Devrim koy.

24 Eylül 2009 Perşembe

Ailenun, Özel Mülçiyetun, Devletun, Fadime'nun ve Hamsinun Kökeni

Efendum, Feridun Encels'le birlukte insanluk tarihi üzerinde yaptuğumuz araşturmalar

soninda şunu cördüm. İnsan hayvandan türemiştur. Evet, buna bir itirazum yok ama o hayvan hangisidur? Darwin'un ileri sürdüğü gibi maymun midur? Değildur. Değerli bilim adami Darwin burada yanılmaktadır. İnsan maymundan değil hamsiden türemiştur.
İdris uşağum sen hemen "Peki niye şimdi de hamsiden insan türemeyi?" diye soracaksun. Güzel evladum, o hamsinun uzaktan akrabasi olan özel bir türdi. Evrimini geçurdi ve sözi fazla uzatmadan tarih sahnesinden indi. Şimdi artuk hamsiden insan türemez, hamsinun ayarlariyla oynama. Hamsiden artuk çok güzel buğulama olur.

 

Hamsiden insana geçişte emeğun roli

Karadenuz'de nazli nazli yuzen hamsinun cani sıkılınca, "Haçan karaya çikup insan evladinun tarihini başlatayim" dedi ve karaya çikti. Uzatmiyayim, önce hamsinun eli – ayağindan ayrildi. Sonra dik yürüyuş sağlandi. (O zamanki hamsiler çok gururliydi, 7 yil Fenere'e yenilmemişlerdi.) Ve he-ce-li ko-niş-ma baş-la-di. Son olarak da beynun gelişimi hamsiyle insan arasinda aşilmaz bir boşluk yaratti. İnsan artuk 4 katli piramit yapan bir canliydi. Alet yapabilen, doğa üzerinde bilinçli dönuşum sağlayan insan evladi, hamsiyi tanimamazluktan geliyidi.

 

Doğanun diyalektuği

Dikkat edun, doğada herşey basitten karmaşuğa gider. Sudaki tek hücreli canlıdan Şakil O'Niyıl'a, hamsiden balinaya, takadan titaniğe, Fener'den Barcelona'ya... Gelişim boyle bir süreç izler.

Diyalektuk süreç; karşutlarun sürekli çatişmasi (Bakunuz; Tirabizon – Fener çatişmasi) ve bunlarun birbirlerine ya da daha yüksek biçimlere dönuşmeleridur.

 

Poliyandriden komparsitaya

Bugünkü tek eşli aile yapisina gelene kadar insanoğli ve insankizi, yabanıllık ve barbarluk

döneminde kuralsuz cinsel ilişki içinde yaşamiştur. Buna "Kör Tuttuğunu Öper Çağı" diyoruz. Aslında çok eskiye gitmenuze gerek yok. Layla'ya gidun yeter. Bu sosyetik mekanda seviyeli poliandri ve poligami ilişkiler gırla gideyi. Ula İdris, kikirdeyip durma, burada bilimsel bir gerçekten bahsedeyirum.

Şili'deki Kukular'da ve Punalua Ailesi'nde bile Layla'daki kadar karişuk ilişkiler görmedum.

Fakat bu çok melanetli bir durum değildur. Böyle herçesun birbiriyle halvet olduği ortamlarda herkes birbirinun akrabasi gibi olur, özel mülçiyet azalur, paylaşum ve sosyal adalet gelişur.

 

Üvey devlet baba

Devlet'e celince; Devlet, parayi verenun çalduği düdük gibi bir enstrümandır.

Mülk sahibi sınıfun, mülk sahibi olmayan sınıflar üzerindeki egemenliğini garanti altina

almak içun icat ettuği bir kurumdur.

Devleti incelerken en önemli ipucu 'cop'tur. Copi takip edun. Devletun copi kime kalkayi? Bankayi hüpleyene mi yoksa bankanun önünde 'Ula paramuz nerede' diye feryat figan eden halka mi? "Harç paralarini arturmayun ula" diye yürüyen öğrencilere mi? Hakkini arayan işçilere mi? Devletun copi, ezilen geniş halk yiğinlarina karşu 'erekte' olmakta hiç zorluk çekmeyi ama kompradora sira gelince tıs!..

17 Eylül 2009 Perşembe

Bu gün kurulacak TV kanallarina isimler

Sementa Recep iki çaylan yanuma geldi. “Laz Marks Emice, bu yandaş medya çığ gibi büyuyeyi. Her gun bir televizyon kurayiler… Diciturk’teki kanallara bas bas bitmeyi, yekpare bunlarun kanallariyla doli… Bu değirmenun suyi nereden geleyi?” dedi.

Uşağum dedum, her kapitalist iktidar kendi zenginini yaratur. Bizum içun değişen bir şey yok. Değirmenun suyi her zaman olduği gibi gene senun benum cebumuzden geleyi, şimdi bunlarun kasasina gideyi.

Ben boyle konişurken baktum Berbat Niyazi’ylan Lavlav Mustafa bu gün kurulacak yeni televizyon kanallarina isim bulayi; Tayyip -1, Reco – Box, İnt – Erdoğan, Kanal Abdullah 

15 Eylül 2009 Salı

Ege'nin üzerinde Laz Marks Emice'nin hayaleti değil, kendisi dolaşıyor

http://yilmazokumus.com/ haçan buraya da bekleyiruk uşaklar, paçilar...

Hastayim, yaşayirum

Kapitalizum, sağlukli insani birden bire hastalukli olduğina inandurur. İnsan doğasinun vazgeçilmez tepkilerinden bile çuvalla para kazanmaya çalişur. Tansiyon, sitires, adet güni, vücuttaki killar vs. gibi fonksiyonlari bile ölüm gibi sunar. Ortaçağ’un kaşifleri gibidurler, gidilmeduk, ayak basilmaduk kıta ve toprak parçasi birakmamaya çalişurlar. İnsan evladinun kar edilmeduk bir noktasi (G noktasiyla karişturmayun) kalmamalidur. Zaten kar edilmeyisa o organun evrim geçirup yok olmasi lazimdur. Para kazandurmayan organi ne yapayim?

 

(Yayinumuz, http://yilmazokumus.blogspot.com/ sayfasinda da devam etmektedur uşaklar, paçilar)

13 Eylül 2009 Pazar

Laz Marks Emice'den inciler - 2

Bizum dolar manyaği pilaza kadavralariyla, sarkık liberaller yillardur sol bitti deyup durayidi halbuki. Bu Latin Amerikali cahil sambacilarun, tangocilarun haberi yok mi bundan?   (2008 / Vakfıkebir)

 

En devrimci eylem doğriyi söylemektur. Yalan soyleyen Fenerli olsun! (1965 / Araklı)

Hamsi antibiyotik cibidur, 8 saatte bir alinmazsa bir işe yaramaz. (1975 / Borçka)

Mühim olan geyiğun muhabbetini yapmak değil, geyiği yakalamaktur. (1968 / Çayeli)

Yalnuzca aşk uzerine kuruli olan evliluk ahlakidur. Oyleyse yalnuzca aşkun devam ettuği evliluk ahlakidur. (1967 / Fatsa)

Biz dizüstüyiz diye 3 beyukler bize böyle beyuk görunurler, ayağa kalkalum ula!.. (1987 / Hopa)

6 Eylül 2009 Pazar

Laz Marks Emice’den inciler…

Derbi, ayni fabrikanun patroni ve emekçisi arasindaki sinifsal mücadeleye denur. 

(1984 / Ardeşen)

 

Emperyalizum uçmaz, medyadaki müridleri uçurur. (1994 / Arhavi)

Sağlam mücadele sağlam ideolojide bulunur. (1962 / Kalkandere)

Dünyanun bütun ütopyalari, birleşun!.. (1968 / Tonya)

 

Evrensel kibar orospi, insanlarun ve halklarun pezevengi olan para toplumsal yaşamdan, ilişkilerden el ve eteğini çekmeduği sürece uşaklar ve paçilar birbirlerini tertemiz ve karşiluksuz öpemez.  (1998 / Sürmene)

 

Ara tiransferde yabanci bir halk tiransfer edemeyeceğumuze göre, demokratuk temizluğumuzi yine bu halkla yapacağuz. Yok edelum etmesine da, bilinçli bir halkun bonservis bedeli çok yuksektur.   (2004 / Bafra)

1 Eylül 2009 Salı

Tüm dünya hamsileri, birleşun!

Bütün çalişmalarum sirasinda bana eşluk eden Feridun Encels’e... Kiymetli dostum, sana yolladuğum mektubun içine çok sevduğun hamsilerden de koymiştum. Fakat zehirlenduğuni söyledun. Demek ki bu hamsi milleti yolda evrim geçirup zehirli baluk olayi. (Bakunuz. Evrim Teorisi.) Mideni yikattuktan sonra hatirlat, Darwin’le bu koniyi konuşalum. Bu sefer hamsilerun yanina buz da koyayirum. Afiyet olsun.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Şimdi bilinçli olduk, siniflari kaldurduk

Bulaşuk Ahmet’un uşaği vardur, Pepeçura Sinan… 12 yaşinda olmasina rağmen hala ilkokul 3’e gitmektedur.

Uşak karneyi almiş, sipor toto gibi.. 1 – 0 – 2 Numuneluk bir tane 3 bile yok.

Bulaşuk Ahmet bir sandalye çekup yanuma oturdi. Anladum bunun bir derdi var…

“Laz Marks Emice, hau siniflari ne zaman ortadan kalduracaksunuz, var mi bir gelişme? Yakinda kalkar mi?” diye sordi.

Vaz geçtuk evladum, dedum. Artuk siniflari kaldurmiyacağuk.

Bunun beti benzi atti. "Boki yeduk Laz Marks Emice", dedi. "Bu uşak bu gidişle sinifi geçemeyecek ve okuldan atilacak. Bir şey yapamaz misunuz?"

Ula eşşeğun önde gideni, ben siniflari kalduracağuk derken senun uşağun sinifini mi dedum?

Benum kastettuğum, sizi haboyle perişan eden, işsuz güçsüz birakan, sahip olduği özel mülçiyeti korimak içun savaşlar çikaran, bencil ve aç gözli burjuva sinifidur. Oni ortadan kalduracağuk.

Bulaşuk Ahmet başini önine eğdi, “Oni ben da bileyirum Laz Marks Emice ama, oni ortadan kaldurmak çok zordur da…  Once hau bizum uşağun sinifini kaldursanuz. Hem antireman yapmiş olursunuz.”

Evladum, başuna taktuğun hau bordo – mavi bereden utan. 11 tane Tirabizonli uşak hau oligarşinun takumlarina karşi nasil mücadele edup şampiyon oldi?

Bulaşuk Ahmet, “Ölümüne” dedi…

Yaaa, mücadele etmeyene mama yok uşağum.

Tamam, kabul etmak lazimdur… Burjuvazi Kirim – Kongo kanamali kenesi gibidur, bünyeden sökup atmak çok tehlikelidur. Bir yanlişluk yaparsan hemen kana karişur ve ideolojik olarak zehirlenebilursun. Ama, ömur boyi da keneyle yaşanmaz ki.

Burjuvazinun ‘Genetik Yapisi Değişturulmiş’ ideologlari bile, kapitalizumun paçasini nasıl kurtaracaklarinun hesaplarini yapayi ama siz serdunuz asma kabaklarini…

Çekirdek çitleyen sosyete tirübüni gibisunuz… Biraz maça asilun, takumi destekleyun hiç olmazsa daa…

27 Ağustos 2009 Perşembe

Story of the 24 Ocak; Bir millet soyulayi...

Bu anlaşmayi imzalayani ipe yollarlar

Bakanlarun bütun bu zamlari halka nasil açuklayacaği konusi bir netluk kazaninca oturum sona erdi. Tarum ve köyişleri bakani zamlari tarlalarda korkuluk şeklinde, devlet bakani Ağri Daği’nun zirvesine çikarak, maliye bakani telefonda sesini değişturerek, sanayi ve ticaret bakani gece duvarlara silogan yazarak 24 Ocak zamlarini halka açuklayacakti. 

Sira bütün bu kararlardan sonra IMF’nun, OECD’nun ve Dünya Bankasi’nun söz verduği çil çil dolarlari almaya geldi. Turgut Washington’a induğinde vatan toprağini hasretle öpti ve hemen koniya girdi; “Mani mani mani.” Amerika’nun Sömürgelerden Sorumli Bakani, “Mr.Turgut, son bir şey var. Türk ekonomisinun bütün denetimini ve karar alma mekanizmasini bize birakacaksunuz.” dedi.

Turgut’un yüz rengi, Filli Boya’nun renk kataloği gibi oldi. Renkten renge girdi ve soninda mosmorda sabitlendi. “Bu anlaşmayi imzalayani ipe yollarlar.” dedi. (Ne hikmettur ki sadece bu anlaşmaya karşu çikan solci, yurtsever devrimci gençler ipe yollandi.)

Kambura yatan işbirlukçi sermaye

Modelinun, Pentagon – IMF – Dünya Bankasi modaevlerinde çizilduği bu deli gömleğini halka giydurmek zor oldi tabiyi. Terzi Netekim Paşa, makastar Turgut ve son ütücü yerli işbirlukçi sermaye desteğinde, bir 12 Eylül güni provasuz bir şekilde, bağirta çağirta bu deli gömleği halka giydiruldi.

Tarih çitaplarinda 200 yildur adi “Avrupa’nun Hasta Adami” olarak geçen Türkiye, artuk “Avrupa’nun Pasta Adami” olmişidi. 

24 Ocak Kararlari, 1980'den beri uygulanmaktadur ve sadece bir avuç mali sermaye sipekülatorini, kara para sahibini, borsa simsarini ve uluslararasi şirket ortaği holdingi memnun etmektedur.

Kambur hep ayni kambur, halkun sirtindaki ayni yerinde durayi. Kamburun adı kah Süleyman olayi, kah Tansu, kah Mesut, kah Erbakan, kah Ecevit, kah Baykal, kah Tayyip... Birbirlerini girtlaklayacak pespayelukler yapsalar da soninda hepisi gidup ABD emperyalizuminun öninde secdeye varayiler. 

Hastaluğun teşhisi; emperyalist kapitalist kambur. Çözümi, başarili bir operasyonla alinmasi.

Uşaklardan Sementa Recep “Laz Marks emice, sanki bir sivilceden bahseder gibisun. Bu iş o kadar kolay midur?” dedi.

Uşağum tabiyi ki zordur. Fakat kambur alinduktan sonra bünyede ha böyle bir ferahlama, bir rahatluk hasil olacak. Ne türban dert olacak, ne anadilun... Kizgin kumlardan serin sulara atlayan bir hamsi gibi özgürce yüzeceksun. Ula hiç bi pok olmazsa bile dimdik duracaksun da... (Bittu; yazi bitti ama.. Soygun gerçek hayatta devam edeyi uşağum...)

21 Ağustos 2009 Cuma

Story of the 24 Ocak ; Bir millet soyulayi

Yine yakmiş asker mektubun ucuni

Bu ekonomik kararlarun adinun, tarihe 25 Araluk 1979 Kararlari olarak geçmesine, askerlerun 27 Araluk’ta Fahri Korutürk’e verdukleri uyari mektubi engel oldi. Askerlerun verduği mektubun muhatabi Morrison idi. Fakat Morrison Süleyman üstun koki alma güdüsiyle mektubun bir aşk mektubi olmaduğini anladi ve “Mektup bana değildur, yan sokaktaki overlokçi Hilmi ustayadur.” dedi. Tam o sırada Turgut bunalmiş olan abisine, “Askerlere bir brifing verup, ekonomik programlarini açuklamayi” tekluf etti. Morrison yeduği yumruklardan düşmek üzere olduği içun teklif ayırt edecek lükse sahip değildi, Turgut’a, “Allah yaadımcın olsun gaadeşum.” dedi.

Turgut brifinge, “Efendiler, buna ekonomi denur, boru değil. Şuradan üflenur.” şeklinde, askerleri tatmin eden bir girişle başladi. Fakat kafalarini 10 ay sonra yapacaklari 12 Eylül darbesine takmiş olan Netekim Paşa ve arkadaşlari başka bir şey düşunememekteydi. Turgut uyanuk bir adam olduği içun durumi anladi ve kalan sürede komutanlara Fener - Tirabizon maçini anlatti. (Avradini kestuğumun, 7 yil üstuste Fener’e yenilmeyen takum şimdi Fener’i 8 maçtur yenemeyi.)

60… 70… 80… 90… Yüüüz…

Morrison ve Turgut, kazanilan bu ek süreden faydalanarak şok reçeteyi yazmaya başladi.

IMF Türkiye Masasi Şefi Woodward ile Türkiye IMF Masasi Şefi Turgut, içeriğini sadece Morrison’un bilduği bu çok gizli anlaşma içun toplandi. Woodward, “Mr. Turgut, 1 Dolar 60 lira olmalidur.” dedi. Turgut, “60 olmaz, 70 olsun.” cevabini verince Woodward haboyle bir sendeledi. “Yapilacak zamlarla kamudan 160 milyar toplamamuz lazimdur.” dedi. Turgut, 160 azdur, 400 milyar toplayacağuz, oni da söyleyeyum.” deyince Woodward düşup bayildi.

Sira, IMF’nun görevlisini bile sevinçten bayiltacak bu kararlari bakanlar kurulina açuklamaya gelmişidi. Morrison ve Turgut’un Türk tarihini bilmeyiz ama, Amerikan tarihine geçecekleri kesindi.

Halk mi? Yoğurt mi dedun?

Fakat bakanlar kurulindaki milletvekilleri seçimden seçime de olsa halkla yüzyuze gelduği içun korki içinde idi. “Bu zamlari yaparsak halkun yüzine bakamayiz.” deyup 24 Ocak Kararlari’na karşu çiktilar. Turgut bakanlari rahatlatmak içun “Bu kararlardan sonra yüzine bakacağunuz bir halk kalmayacak zaten, onu da söyleyeyim.” ara gazini verdi.

Bakanlar ikna olmamişti, “1 dolar nasil 70 lira olur? Ekonomi buni kalduramaz, niçun bizum görişumuz alinmadi?” Morrison, “Hepunuzun görişini almak içun sabaha karşu 5’te evlerunuze gelduk, ama öyle güzel uyuyayidunuz ki, uyandurmaya kiyamaduk.” Tarum bakani, “Ohaa, gübreye 7 kat zam mı yapacağuk? Türk çiftçisi batar yahu. Siz çiftçiye gübre kullanmayun, deyisunuz.” Turgut rahattur, “Onun da kolayi var, Süleyman abimle çiftçimuzun tarlalarini tek tek gezup, doğal gübreleme yapacağuz. Yettuği yere kadar siçacağuk tarlalarina. Hem suni gübreden çok daha verimli olur.” (Devam edeceğuk)

18 Ağustos 2009 Salı

Story of the 24 Ocak ; Bir millet soyulayi

40 yaşun altindaki uşaklar hatirlamayi. Ha bu 24 Ocak Kararlari nedur Laz Marks emice, diye sorayiler. Siz sorarsunuz da ben anlatmam mi; Pilita İsmail’e dönüp herkese çay vermesini söyledum. Uşaklar dedum, 70’li yillarun başiydi, petrol üreticisi Arap ülkelerini ABD daha birbirine kirduramaduği zamanlar... Araplar son olarak bir araya gelup, petrole ha boyle kefal beyukluğinde bir zam yapti. (Elle gösterme uşağum ayiptur.) Zaten hasta olan ekonomimuz petrol zammiyla bitkisel hayata girdi ve 70’li yillari çeşitli bitki türleri arasında gezinerek, nebati nebati devam etturdi.
 
Peki, meydanlar seni özledi mi?
Şimdilerde “Meydanlari özledum” diyen Morrison Suleyman o zamanlar ölü olan ekonominun cötine pamuk tikayidi. Derken, Karaoğlan görünümlü Camoka Ecevit ortaya çikti. Ekonomiyi düştüğü bu köti durumdan kurtaracağini söyledi fakat sadece hayalleriyle oynadi. Ekonomiyi Gömmekten Sorumli Devlet Bakani tam cemaate, “Ekonomimuzi nasil bilurdunuz ula?” diye soracakken Turgut çikti ortaya. Süleyman abisinun da destekleduğu bu işbiturici müsteşarun teklifi aci ama, zavalli Türk ekonomisi başka çare bilmeduği içun en eyi çözumdi.
 
Uluslararasi sermayenun kapatmasi
Teklif kisaca şöyleydi; “Orta mali gibi bir onun, bir bunun olacağuna gel seni taniduğum çok zengin yabanci dostlarumla tanuşturayim. Sana ev açsunlar, dertsuz, tasasuz, kimse kiluna dokunmadan lüks içinde yaşa.” Ekonomi şöyle duşundi; Yüksekkaldurum’a düşmekten ve Barbi olarak bir operasyona kurban gitmektense uluslararasi sermayenun kapatmasi olarak yaşamak daha eyidur. 
Ekonominun teklifi kabul ettuği gün 24 Ocak 1980’dur.
Şimdi zavalli Türk ekonomisinun parıltili yaşam hayalleriyle, uluslararasi finans oligarşisinun kucağina nasil oturtulduğina bakalum. Suleyman ve Turgut “24 Ocak benum eserumdur, yok asil benum eserumdur” diye az kafa ütülemedi. Sanki eyi bir fuşki yemişler gibi... Fakat bu tartişmayi Camoka Bülent ve Müezzinoğli da yapabilurdi.
 
MC’lerden MC beğen
İMF Türkiye Masası Şefi C. Woodward 1978’de Ecevit ve Müezzinoğli’na, “Halki 24 Ocak Kararlari’yla arkasindan vurun, biz sizi içeride korur, besleruz. Çikinca da iktidar sizundur” diye bu kararlari almalari içun çok azmetturdi ama nasip kısmet 1979’daki A.P azinluk hükumetineymiş. Adinun, Adalet Partisi azinluk hükumeti olduğuna bakup aldanmayun, halka MC’lerden (Milliyetçi Cephe) gina gelduğuni anlayan Morrison Sülo, MSP ve MHP’nun dişaridan destekleduği örtülü MC’yi kurdi. Anlayacağunuz, yine Voltran’i oluşturmişlardi. O sıralarda Morrison abisinden bile daha çok Amerikanci olan Turgut, MESS’teki (Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası) işçi atma işini birakup, Ankara’ya abisinun yanina geldi.
Fenerli Cimbom’a, Cimbom’li Fener’e gol atmadukça gerçek Fenerli ve Cimbom’li olmaz derler. Bizum Amerikanci sağ partiler da halka gol atmadan gerçek politikaci olmazlar. Turgut, halka ilk goli atmak içun gün sayayidi.
(Devam edeceğuk daa...)

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Kapitalizum sağluğa zararlidur (Devam edeyiruk)

Efendum şimdi kapitalizumun içindeki zehirli maddeleri inceleyelum

Nikotin : Kapitalizumun içindeki bağimliluğa yol açan tehlikeli bir maddedur. Medyada ve reklam sektörinde çok kulllanilur. İnsan evladini durduk yere, “3. kattan tepe usti yere atlayun, çok eyidur, şoyle yararlidur böyle faydalidur. Bakun herkes atlayi, atlamazsanuz ‘out’ olursunuz” deyup, fiştuklarlar. Gaza geturup atlattuktan sonra da “Tepe üsti yere atlamanuza engel olacak müthiş buluş” diye yeni bir şey kakalamaya çalişurlar. İnsan evladi tepeüstü düşmenun etkisiyle biraz Avarelleşur ve bu kisir döngüye bağimli olur.
Konsorsiyum : Tekelci kapitalizumun kartel ve tiröst aşamalarindan sonra ulaştuği en gelişmiş tekel biçumidur. İdris uşağum mel mel bakma, anlatacağum. Şimdi balukçi Cemal’un Tirabizon’da ne kadar taka varsa satun alduğuni farz edelum. Şehrun yiyeceği butun hamsiyi bu koloti tutacaktur. Cemal her turli rekabeti ortadan kaldurup, fiyatlari dileduği gibi belirleme gücine ulaşmiştur artuk. “Hamsinun kilosi 500 lira, işunuza gelursa.” derse ne yapacaksun? İnsan havasuz, susuz durabilur ama hamsisuz durabilur mi?

Karbonmonoksit (egzoz gazı) : “Tren komünist bir icattur, komünizmi haturlatiyi” diyecek kadar yayuk ağizli yöneticiler gördi bu ülke. Efendum işbirlukçi sermaye ne istedi, montaj araba sanayi mi? Daya arabayi, döşe yollari. Böylece kapitalizum, 3 tarafi denizlerle çevrili ülkemuzun 4 tarafini karbonmonoksitle çevirmiş ve alayumuzi karbonmonoksit manyaği yapmiştur.
Faşizum : Kapitalizumun içinde çok miktarda bulunan zararli maddelerun başinda faşizum gelur. Faşizum uluslar arasinda düşmanluk yaratur ve ulusal önyargilari pekişturur, cinayet niteluğindeki dış politikalarla ulkeler arasinda savaşlar çikarur. Milyonlarca insanun ölumine yol açar. Filitreli faşizum ve filitresuz faşizum modelleri vardur.

Naftalin (güve kovucu) : Kapitalizum bütün insani erdemleri, adetleri, aluşkanluklari “Bunlarun modasi geçti, dinozorluğun luzumi yok” deyup naftalinler ve sanduğa kaldurur.

Metanol : Kapitalizum insan evladina, bu kadar çile çekmesine rağmen metin olmasini ve sesini çikarmamasini öğut verur. Fazla miktarda alinan metanol yüzinden, başkasina ve kendune yapilan haksuzluğa alduriş etmezsun. Aşuri dozda alinmasi halinde ise, “Madem çile çekmem kaçinilmaz oldi, bari keyif alayim” deyup sabah sabah göbek atmaya başlarsun. 

Toluen (tiner) : Kapitalizumun içindeki en can acitici zehirli maddedur. Selülozik kapitalizum ve sentetik kapitalizm diye iki ayri çeşidi vardur. Kapitalizumun ekonomik olarak ezduği ve çaresuz biraktuği insan, kuçucuk evladini sokağa terk eder. Ondan sonrasini siz kirmizi işukta arabanuz durduğinda göreyisunuz. Göreyisunuz ama o kuçucuk uşaklardan korkup, kapilarunuzi içeriden kilitleyisunuz, hatta gözlerunuzi onlardan kaçurayisunuz. Niçun? Hadi bu bebeler tiner çekeyi, siz ne çekeyisunuz ki kafanuzi devekuşi gibi arabanuza gömeyisunuz? Size bir eyi, bir köti haberum var, bir; vicdanunuz pit pit da olsa atayi. İki; yerun dibine da girsenuz bu tablodaki sorumluluğunuz değişmeeez.

Tavuklar bile firarda

Kapitalizum sadece insana ve doğaya değil, hayvanlara bile zarar vermektedur. Misal; tavuklar. Aç gözli kapitalizum tarafindan, halk otobusi gibi kalabaluk çiftluklerde sıkış tıkış yaşatilan, doğal olmayan yemlerle beslenilen, kısacik omürleri boyinca inanilmaz derecede sitirese maruz birakilan tavuklar, enfeksiyon ve salgun hastaluklarina çok çabuk kapilmaktadur. Çaresuzluk içindeki tavuk aleminun 3’te 2’sinun psikolojisi bozuktur. Bu gün bir seçim yapilacak olsa % 85’inun AK Partiye oy vereceği tespit edilmiştur.

Sementa Recep iki çay daha söylerken ben devam ettum. İnsan evladini para, pul, kariyer ve sitatü peşinde koşturan kapitalizum “En güçli sen olmazsan, altta kalup ezilursan Kobayluk Ligi’ne küme düşersun” diye tehdit etmektedur. Tek kurtuluş yoli olarak bize, birbirumuzun gözini oymayi biraktuği içun, haliyle yapmaduğumuz rezilluk kalmayi tabi.

Baktum bizum Sementa Recep kredi kartini izmarit gibi küllükte ezmeye başladi. “Aha sana soz vereyirum Laz Marks emice, habu ander kaybana kapitalizumi birakayirum.” Uşağum dedum, pasif kullanici bile olmaman lazim. Yoksa gene zararini görursun.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Kapitalizum Sağluğa Zararlidur

Geçen gün bizum Sementa Recep’le Yali Kiraathanesi’nde çay içeyiruk. Uşağun cani ha bu kredi kartlarindan çok yanmiş. “Laz Marks emice”, dedi “Haçan ben bu kapitalizumi birakmak isteyirum ama bir türli beceremeyirum.”

Uşağum dedum, bu sadece senun sorunun değil, bütün insanluğun sorunidur. Milyarlarca kişi bu ander kaybana zikkumun zararini bile bile yaşayi. Dile kolay, 300 yilluk bir tiryakiluk bu.

Kapitalizumi birakmak isteyisan ilk önce kuvvetli bir iradeye sahip olacaksun. Oyle layt kapitalizumle, azaltmayla olmaz. Biraktun mi kökten birakacaksun.

Tabi sen bu birakma mücadelesini verurken, bankalarun, borsalarun, holdinglerun ve kredi kartlarinun üzerine “Kapitalizum sağluğa zararlidur, kapitalizum kansere, damar tikanukluğina, iktidarsuzluğa, kalp krizine ya da felç geçurmenuze neden olur, kapitalizum insani öldurur, hatta bebeklere bile zarar verur” diye yazmak lazimdur. Burada Selçuk Alagöz’e de çok iş düşeyi, ilkokul çağindaki kuçuk uşaklari toplayup, “Kapitalizum avcilariyuz biiiz, kapitalizum kapitalizum!..” diye bir şarki söylemesi gerekur.

Hoş celdun bebek, soyilma sirasi sende

Sementa Recep gensori onergesi yemiş Unakitan gibi yuzume bakayi, belli ki bağlantiyi kuramadi. Recep uşağum anlatayim dedum, kapitalizum bebeklere zarar verur; çünki her yeni doğan bebek IMF’ye, Dünya Bankasi’na, emperyalizume borçli doğayi. Peçii, bu bebekler beyuduği zaman hiç sormayacak mi, “Ula ortalukta çağdaş eğitum verilen okul, hastalaninca gideceğum hastane, mezun olinca çalişacağum bir iş göremeyirum, bu paralari ne pok yemağa harcadunuz?”

Hoş celdun bebek!.. Japon Prensi Mikasa bile öğrendi, öğrenme sirasi sende. O merak ettuğun 100 milyarlarca dolari bankaci – ticaret burjuvasi – politikaci şeytan üçgeninde iç ettiler evladum. Bu paralar normal bir halk iktidarinda yol, su ve elektrik olarak geri dönebilecekken sadece elektrik olarak geri döndi. Oni da bizum solci uşaklara verdiler. Yalnuz bu elektirik konusinda haklarini yemeyelum, devletun vatandaşa bu kadar cömert davranduği az görulmiştur. Bizum Erdoğdi mahallesindeki sebil-ül hayrat çeşmenun suyi gibi elektirik verdiler. Senun aklun şimdi “kapitalizum insani iktidarsuz yapar” mevzusina takilmiştur. Açukliyayim. Bir düşun, bu kadar strese can mi dayanur? Uiy kredi kartinun faizi gelmiş, uuy işten çikartilacak 10 kişinun içinde ben var miyim, eyvaah buzdolabinun senedini ödeyemedum, ula cep telefoninun faturasi, uşaklarun okul masrafi, evun kirasi derken vucuttaki kanun tamami bu sitrese harcanur ve halvet olmak içun sungersi dokiya bir damla aganigiluk kan kalmaz. (Devam edecektur daa..)

14 Ağustos 2009 Cuma

Cepçi Avrupa ve kokoş Amerika

Bizum uşaklarun kafasi Avrupa Birluği konusinda biraz karişuk. Kivirzivir Resul, Avrupa Birluği’nun herçese ayakbasti parasi olarak 1000 Avro para vereceğini zannedeyimiş. “Laz  Marks emice, sen bu işlerden anlarsun, gireceğuk mi, ne edeceğuk?” diye sordilar. Bunlara yekten “Avrupa cepçidur, dikkatli olun” dedum, şaşurdilar. Şöyle bir ceplerini yokladilar. 

Bakun uşaklar, Avrupali emperyalist - kapitalistlerun itici güci Vudafone, Siymens, Erukson gibi beyuk cep telefoni ve iletişum şirketleridur. Bunlar elini insan evladinun cebine bir sokti mi ameliyatla bile çikaramazsun.

Avrupa dairesi

Cepçi Avrupa burjuvazisinun, emperyalist bayraği son duzlukte ABD’den alacağini zannettuği ruya sona ermiştur. Avro, duğunlerde üzerine takilduğinda gelinlerun bile burun kivirduği bir para birimi olarak kalmiştur. Avrupa Birluği eşi dosti içeri doldurmaya çaliştuklari bir devlet dairesine dönmiştur. Alman kapitalistler, Doğu Avrupa’da çendilerine yakin duran Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ni birluğe sokarken, buna karşi çikan Firansa, Romanya’nun da girmesini teklif etmektedur. Herçes amcaoğlini, dayikizini birluğe sokmaya çaliştukça AB’nun da gazi kaçayi. Bizum Gençlerbirluği bile Avrupa Birluği’nden daha oturakli ve ciddi bir görunti çizmektedur.

007 İncultere

Eskiden bir sömürüşte 17 beyuk ülkeyi birden ayni anda sömüren İncultere, Banu Alkan’un hala kendisini 90-60-90 ölçilerinde zannetmesi gibi bir sure kendini dunyanun baş emperyalisti zannetti. Fakat soninda gerçeği kabullenup ABD’nun badigardi oldi ve “Var mi ula Bush abimle bana yak bakan?” diye nara atmaya başladi. Ha buraya yazayirum, NASA yakinda Toni Bileyir’ı uydi olarak uzaya firlatacaktur. Bir firlatilmasi kaldi, yoksa yorüngeye oturmiştur.

Yakin bir zamana kadar “Avrupa’nın motor gücini oluşturacağini” düşünup, ellerini ovuşturan Almanya’nun ise kendi motori bozulmiştur. Merkel hanum, 4 milyon işsuz vatandaşina haboyle “Tayyip Tayyip” bakmaktadur.

Efendum Avrupa’da da 3 beyukler diye bir şey vardur. Fener, Cimbom ve Peşuktaş gibi İncultere, Almanya ve Firansa’dan oluşan 3 beyukler, Avrupa’nun kaymağini tek başlarina yemek istemektedurler. 3 beyuk denilen bu ander kaybanalardan hiç biryerde kurtuluş yok anlaşilan.

Bakmayun birluk beraberluk pozlarina. ABD’ye karşu tek başina bilek güreşine giremedukleri içun hep birlukte güreşeyiler. Uzun lafun kisasi, emperyalist - kapitalist bir temeldeki birleşuk Avrupa hayali üzerine söylenecek tek söz, Vilademir Ula Lenin’un bir zamanlar söylediği sözdür; gerici bir ütopya.

AB versun

Foter Osman’la Bulaşuk Ahmet suratlarini ekşiterek, “Ee n’apalum, girmeyelum mi yani? AB bize bir süri demokratik hak verecekmiş ama...” diye kem küm ettiler.

Uşaklar dedum, bir kere şunda anlaşalum. Bunlarun vereceği demokrasi sadece ticarete yarar. Emeğun hakkini savunup, toplumsal yaşam için de demokrasi isteduğun zaman hemen F Tipi demokrasiyi gösterurler.

Herkes kendi sinifinun gereğini yerine getureyi. İkidebir sermayeyi demokrasiye davet etmayun, gelmeeeez!.. Ula sermayeyi tahlil etmak içun 3 tane tuğla beyukluğinde kitap yazdum da, benden daha mi eyi bileceksunuz? Asil utanmasi gerekenler, ülkenun demokratuk dönüşümuni AB’ye ihale eden aydinlar, entellektuellerdur. 25 senedur sisteme kökli bir eleştiri yapmayun, fincanci katirlarini ürkutmeyun, kazara bir bildiriye imza atinca “kira kontrati zannettum” deyup kurtulun... Ula bu kadar aydinluği benum el fenerum da sağlayi.

Şu karnini doyurmak içun kobayluk yapan aç millete ne anlattunuz? Engin bilgi birikimunuzden niçun birazcuk bahşetmezsunuz şu garibanlara? Haa, sokağa çikmak lazimdur tabi. Ee sokak tekinsuzdur, linç edilmek da vardur. O yuzden daha güvenli olan İstiklal Caddesi’ni tercih edeyisunuz. Marksizumun sadece akil oyunlarini al, entellektuel meze yap, (şarapla eyi gider mubarek) ama sira Türkiye’yi değişturmağa gelince; AB değiştursun.

Kokoş Amerika

Efendum AB böyle de ABD farkli midur? Değildur, aralarinda sadece bir ‘D’ farki vardur. Bunlar iki uci emperyalist bir deynektur.

Berlin Duvari’nun yikilişindan sonra bizum holding sosunda marine edilmiş yazarlarumuz, “Bariş Çaği”ndan söz etmeye başladi. Bütün dunyanun, ABD’nun himayesi altinda bir bariş ve refah dönemine girduğini ve yeni bir dünya düzeninun başladuğini haboyle La Fonten La Fonten anlattilar.

Fakat seçilur seçilmez savaş tamtamlarini çalmaya başlayan Bush, Kilinton’i, “Amerikan silahli kuvvetlerini zayif birakmakla ve son yedi yıli boş geçurmekle” suçladi. Artuk geleceğe yeni stratejilerle, yeni bir kararlılıkla şekil vereceğuz, dedi. Verdukleri şekli her gece haberlerde göreyisunuz: Emperyalizm Vadisi - İrak

Amerika dünya tarihindeki en beyuk emperyalist güçtur. Elinde en şeytani ve uzmanlaşmış imha araçlari bulunmaktadur. Fakat yine de kaygan bir zemin uzerinde durmaktadur. ABD emperyalizumi, hiçbir net hedefi ve sitratejusi olmaksuzun savaşa atladi. Ula bunlarun Kristof Daum kadar bile taktiği yoktur. “Once bir işgal edelum, gerisi nasil olsa gelur” sistemiyle takilmaktadurlar.

Sali Pazari

Amerikan emperyalizumi, açuk ve cebren işgal dönemini yeniden başlatup, işgal edeceği yeni Top 10 ülkeler listesi yapmaktadur. Çok değil 1985’te dünyanun 3’te 1’i emperyalizumun açuk pazari değildi. Kaka Kola içmemiş, Mek Danult yememiş, daha ciğerlerine bir fırt Malboro bile çekmemiş, cafcafli ama içi boş Holivud filmleri seyretmemiş milyonlarca insan vardi habu yeryuzinde. Yazuk değil miydi bu insanlara?

Efendum, ABD emperyalizumun amaci, dünyayi Sali Pazari’na çevurmektur. Kendisi de Kalamışli kokoş Berna gibi bir uçtan girup öteki uçtan çikmak isteyi.

Benum Zippo'yi da kamulaşturacak misunuz?

Taşinur ve taşinmaz mallar uzerindeki sahipluk haklarumuza, özel mülçiyet deyiruk. Efendum insanevladi gelişiminun bir aşamasinda kafasina gobali (gobal: beyuk sopa) indurduği yabanci ilkel topluluk (klan) üyesini kendine köle edinmiştur. İlk gobali induren neodentrale biraz dikkatli bakinca kepçe kulakli, gözlerinun kuçuk ve birbirine yakin olduğuni göruruz. Bilim adamlari butun aramalara rağmen bu insanımsida beyin bulamamiştur. Tarihteki ilk köle, kafasina gobali yemeden önce beyaz renkliydi. Fakat yeduği gobal darbesiyle yüzine kan oturmiş ve Maykil Ceksun’un 80’lerdeki toni gibi biraz koyi bir renk almiştur. Gobalun etkisiyle birkaç hafta kendine gelemeyen köle, günlerce inlemiştur. (Bakunuz: ‘Blues’un doğuşi.) Bu köleyi özel mülk edinen neodentral evladi, oni çalişturup, yaratilan zenginluğun üzerine konmiştur.

Familus Finans

Özel mülkiyette insanevladinun ikinci duraği familya, yani ailedur. Aile kavramina bir bakalum: Familya deyince aklumuza kari, koca ve bilgisayar manyaği asosyal bir çocuktan oluşan sicak bir yuva gelmektedur. Fakat Romalilar familya derken buni kastetmemiş. Romalilarda famulus ev kölesi demektur ve familia, bir adama ait kölelerun tümidur. (İdris, ikide bir saate bakup durma. Ha buriya iki kelime bir şey oğren da karina, kizuna homosapiens gibi davranma.)

Ana hukukinun yikilişi, kadun cinsinun dünya tarihindeki yenilgisi oldi. Erkek miras hukukini ve soyadi hakkini ele geçurmişti. Monogami evliluk sayesinde evde artuk erkeğun borusi ötmekte ve sadece maç seyredilmekteydi. Dizi film seyretmek isteyen kadunun kafasina tarihteki ilk kumanda aletiyle vuran barbar, (ne acidur ki o zamanlar kumanda aleti taştan yapilurdi) daha sonra hiç utanmadan karisina sevgililer güninde çiçek almayi icat etti. Anliyacağunuz tarihteki kadun, Vilma Çakmaktaş ve Beti Moloztaş kadar lüks içinde yaşamadi. O tamamen Holivud şarlatanlarinun zortlatmasidur.

Toparlarsak, savaştuği klandaki düşmanini zorla mülk edindi, sonra ana hukukini yikarak monogamik aileyi kurdi ve karisini gönulli köleleşturdi. Topraği mülk edinerek ozel mulçiyetinun alanini genişletti ve son olarak, emekle hammaddeyi buluşturduği fabrikayi kurdi. En beyuk ozel mülçiyet buydi. Çunki kapitali yavrulatacaği şeyi; emeği bulmişidi.

Varluğum özel mülçiyete armağan olsun

Ula Patapat Suleyman, kiçikiruk bir dukkanun var diye özel mülkiyeti ortadan kaldurma niyetumuz karşusinda dehşete kapilayisun. Ula koloti kafali, ozel mülçiyet nufusun % 80’i içun zaten ortadan kalkmiştur. Yüzde 20 içun ozel mulçiyetun varoluşi, bu % 80’un hiçbir şeye sahip olamayişina yolaçmaktadur. Varluk nedeni, halkun % 80’inun mulksuzluği olan bir mulkiyet biçumuni eleşturduk diye dinozor olduk öyle mi?

Efendum bu Patapat Suleyman uç kuruşluk akliyla “Özel mülçiyetun kaldurulmasiyla her turli çalişmanun duracaği ve genel bir tembelluğun kök salacaği”ni söyleyimiş. E be eşşeğun önde gideni, açuklanan işsuzluk %10, derin işsuzluk  % 20 olmiş. (İdris uşağum, derin işsuzluk derin devlet gibi bir şeydur.) Nüfusun yarisi işsuzlukten balatayi siyirup, Sabah Sabah Seda Sayan’da göbek atacak duruma gelmiş. Senun deduğun gerçek olsaydi, habu yere göğe siğduramaduğun sistemun aylakluk yuzinden çoktan yerle bir olmasi gerekurdi; çunki çalişanlar hiç bir şey edinemeyi, bir şeyler edinenler ise çalişmayiler.

Safluk derecesi 0,5

Bizum Netceğuk Hasan vardur, biraz saf bir uşaktur. Geçenlerde gene boyle konişiyiruk, bunun bir Zippo çakmaği var oni göstererek, “Laz Marks Emice benum çakmağumi da kamulaşturacak misunuz?” dedi. Bu safluk derecesi memba suyinda bile yoktur. Hee dedum, çakmaği, sigarayi alup yerine sakiz ve leblebi vereceğuk. Birak artuk şu sigarayi.

Efendum, Netceğuk Hasan gibi düşünen insanumuzun çok olduğini bileyirum. Hala 1950 model safsatalarla insanlarumuzi ortaklaşmaciluktan soğutabileyiler. Ama kabahat bizlerdedur; Netceğuk Hasan’a, “Ula senun barinma, giyinme, yeme içme gibi en temel ihtiyaçlaruni niçun elunden alsunlar. Tam tersi herçese bunlardan vermek lazimdur. Korkulmasi gereken mülçiyet biçumi, insanun insan üzerinde öldürüci baski kurmasina yol açan finans-kapitaldur.” diye anlatmamuz lazim. 

Ne kadar azsan, o kadar çoğa sahip olursun

Bak kapitalizume, derdini ne cüzel anlatayi. Bizum uşaklari, “Hercün mulk edinun, istifleyun, çunki yarun ne olacaği belli değildur” deyup korkitayi. Bu gelecek korkusi ve mulksuzleşme endişesi beyinlere kazindukça egemenlerun işleri daha da kolaylaşiyi. “Ne kadar az yer, ne kadar az içer, ne kadar az çitap satun alur, tiyatroya, baloya, sinamaya, Avni Aker’e ne kadar az gider, ne kadar az düşünür, sever, ne kadar az Kazim Koyunci şarkisi soyler, konişursan, o kadar çok biriktirir, ozel mülçiyetini o kadar çok arturursun. Sen ne kadar azsan, o kadar çoğa sahip olursun

Kapitalizum insan evladini ilkel toplumdaki gibi inine, mağarasina döndurmiştur. Ama bu kez oni yabancılaşturmiş ve bilinçli olarak birbirine düşman etmiştur. (Sanki insanluk 1905’te, 1907’de kuruldi.) Mağarasindaki yabanıl, kendini sudaki hamsi kadar kendi evinde hisseder. (1867’deki ilk baskida baluk diye yazilmiş, sonraki baskilarda hamsi diye düzeltilmiştur.) Ama kapitalist toplumdaki yoksulun oturduği bodrum kati, onun düşmanidur. Eğer kirayi ödeyemezse onu kapi dişari eden bir yabancinun evindedur. İnsanluk mağaradan bile daha geri duşmiştur.

İnsanluk ne zaman düz koşilara başlayacak

Pimi çekilmiş ozel mulçiyet bombasiyla yaşayan insan evladi içun hayat hep deplasmanda geçmektedur. Kapitalizum insanun sahasini 300 yil kapatmiş ve seyircisuz oynama cezasi vermiştur. Ula fikstürunuzi hep kapitalizum mi belirleyecek? Aslinda dunyanun her tarafi kendi sahanuz ama haberunuz yok. Bu hakki nereden mi alayisunuz? Tarihten... İlk canli hucreden, ayağa kalkinca elleriyle iş yapabilen ilk homosapiensten... Kafasina ilk gobali yiyen neodentral evladindan. İdris uşağum merak etma, Adem Baba’dan ve Havva Ana’dan da aliyiruk. Sen yeter ki haksuzluğa, zulme ve sömuriye karşu sesuni çikar.

11 Ağustos 2009 Salı

Nerde o örgütli taşfurun solcisi, bir anda oldi layt solcusi

Kardeşleşmemuz lazim! Lazi, Kürdi, Çerkezi... Bir aile efradinun refleksiyle davranursak emperyalizum ekose kumaş üzerindeki bukalemun gibi paralize olup kalakalur. Amerikan emperyalizmi niye Güney Amerika’da solun iktidara gelişine bir şey yapamayi dersunuz? Milyarlarca dolari, dünyadaki halk hareketlerini proveke etmek, kanla boğmak içun harcayan bu organizmanun ITT’si maytiti’si CİA’yi miayeyi yeterince çalişmayi mi sizce? Ama Latin Amerika kita olarak dar milliyetçiluği aşup topyekun kardeşleşti. O yakişukli uşağun deduğine geldiler. Sen Arjantin’de doğ, Venezüella’daki demokratuk halk hareçetine katil, sonra Meksika’ya git, oradan da Küba’ya geç. Yetmedi Angola, Bolivya. Dünyayi vatanun bil. Uşağun ömri yetse bize de uğrayup bir yardum eli uzatacakti neredeysa. Ee, ömür boyi Cihangir’de oturarak olmayi bu işler. İnun sokaklara, korkmayun! Konişun, Laz, Kürt, Çerkez, Ermeni demeden... İşçiyle memurla, bakkalla, berberle, manavla, şoförle... Önce tren muamelesi çekebilurler ama gerçekleri onlarca, yüzlerce, binlerce defa açiklamak lazim. “Birbirunuzi girtlaklamadan çok daha iyi yaşayabilursunuz? Kaderunuz kendi elunuzde.” deyun. Efendum, halkumuz bu... Bunlarla birlukte yapacağuz demokratuk temizluğumuzi. Ara tiransferde yabanci bir halk transfer edemeyeceğunuze göre. Yok edelum istersanuz ama bilinçli bir halkun bonservis bedeli çok yüksek. Ayrica halki da çok küçümsemeyun, 80’den sonra siz ne kadar kirlendiysanuz o da o kadar kirlendi. Habu Arap sermayesi – sevici, feodal-tacirler kadar bile olamiyacak misunuz? Ne kadar mahalle, sokak, gecekondi varsa fiti fiti gezinup piropaganda yaptilar. Bu sizun piratiğunuzdi. Ne oldi sana, ne oldi böyle? Nerde o örgütli taşfurun solcisi, bir anda oldi layt solcusi...

Latin Amerika’nun Kesuk Damarlarini Yarabantiyla Kapattuk

Güney Amerika’nun üzerinde bir hayalet dolaşiyi... Amerika ve onun işbirlukçileri bütün güçleriyle bu hayaleti defetmek içun kutsal bir ittifak içine girdiler. Ama çok geç artuk, Maradona topi Buş’un koruduği kalenun 90’ina takti. Berezilya, Şili, Arjantin, Venezüella ve Uruguay’dan sonra Bolivya da sola park etti. Kitanun diğer ülkelerinde de sol, iktidarun en beyuk adayi. Bolivya uşaklari ilk kez bir yerliyi devlet başkanluğina seçti. Kendini Amerika'nun kâbusi diye tanıtan Sosyalizme Doğri Hareket Partisi'nun lideri eski sendikaci Morales, "Kazanduk, soninda halk iktidarda. Şimdi bu ülkeyi değiştureceğuz. Bolivya'nun eşitluk, adalet, dürüstluk, bariş ve sosyal dağilum esaslarinun temel tutulacaği yeni tarihi başlayi" diye seslendi uşaklara.

Ula İdris, “Bolivya’daki eşitluğun, adaletun bana ne faydasi var?” deme uşağum. Bu iş çelebek etkisi gibidur. Kitanun birinde bir çelebek kanat çirpar ötekisinde firtuna kopar... Sen gene anlamadun galiba... Şöyle anlatayim, Maradona’nun, River Pilate Sitadi’nda ayağinun uciyla dokunduği top, gelup Saracoğli Sitadi’nda Fener’un kalesine girer yani... Hee, Fener goli yeyince mayiştun bakayirum.

Erken öten ideolog

Bak şimdi akluma takildi, sol bitmemiş miydi yahu? Bizum dolar manyaği pilaza kadavralariyla, televole iktisatçilari yillardur sol bitti deyup durayidi halbuki. Bu cahil sambacilarun, tangocilarun haberi yok mi bundan?

Efendum işun asli şudur, bizum pilaza horozlari biraz erken ötti. Yanibaşunuzdaki zulüm görmüş bir aç ordusuyla yaşarken tokluğunuzun keyfini sınırsuz çikaramazsunuz. Tarih, hayat ve adalet buna izin vermez. Adamun globalizminden fitil fitil getururler. Amerika’da da, Türkiye’de de, Asya’da da... Uşağum işinuz çok zor. Amerika’nun dağıttuği 400 milyon dolar rüşvetle çekilecek gibi değil bu emperyalizum-seviciluk işi. Fazla mesai ücreti isteyun... Tarihun mi soni celdi yoksa emperyalizmun mi göreceğuz. Emperyalizme karşu ilk goli atanlar artuk Anıtkabirlerinde, mozolelerinde huzur içinde yatacaklar...

İnsanun sönmesi / post-insan

Kapitalizum 300 yilda insani sersemsepelek (tepe sersemi) yapmiştur. Savaşlarla, ekonomik krizlerle, gelecek korkusiyla sopaladuği insan evladi insanluktan çikmaktadur. (Bakunuz; Geriye doğri barbarlaşma.) Yakinda evrim geçurup kuyruk ve pençe sahibi olursa şaşurmayun.

Efendum genel anlamiyla ortada bir insan kalmamiştur artuk. Ben devletun sönmesinden bahsederken bunlar insani sondürdiler. Peçiii, kapitalizum insan evladini nasil sondürdi?

Kisaca bir göz atalum.

Herkes satişta

Kapitalizum herkese bir şeyler satmak zorinda olduğuni belletmiştur. Haboyle sakin sakin otururken kadunlarun aniden komşilarina, eşe dosta bir şeyler satmaya çalişmasina dikkat edun. Parfüm, siprey, zayiflama kremi, yeşil çay, kil tüy... Artuk ne buldiysan. Değişume, pazara bir şey süreceksun. (Bakunuz; Sür yoksa seni surerler teorisi.)

Kapitalizum oturan tüketiciyi sevmez

Kapitalizm tempo ister, uzun havayi, uyuşukluği sevmez. Beyuk alişveriş merkezlerindeki otoparklara bakun; 1 saatten sonra ücretlidur. Ne zikkum aldiysan bir an evvel çik, oksijeni tuketma. Yeni gelecek kazlara yer aç.

İnsanlar çabuk aliş veriş yapsunlar diye tekno müzik çalmalari da bundandur. Müzeyyen Senar dinleyerek kaç tane cips alabilursun? Ama Britniy Sipırs oyle mi... Adama ne buldiysan bir an evvel aldurur.

Mek Donaltus özellikle dış vitrinini kirmizi neonlarla süsler, bu kuçuk uşaklari hatta beyukleri bile içeri çeker. İçeri girduğunuzde renk aniden kahverengine doner. Bunun anlami; yiyeceğuni bir an evvel al ve hemen git burdan. Çünki kahverengi en itici renktur, ve hiçbir iş görüşmesinde kullanilmaz.

Ruhsuz beyanlar

Yillar sonra karşilaşan iki arkadaş, bir sure sonra kendisini mecburi mal beyani vermek zorunda hissetmektedur. Ne kadar mal mülk sahibiysa ondan bahsetmek zorindadurlar. Yazluktaysa kişluklar konuşilur, kişluktaysa yazluklar. Sahip olunan fikirler değil, sahip olinan mallar yatirilur masaya.

Hizli yaşa genç öl, cesedunden bile para kazanmaya çalişsunlar.

Kapitalizum hepumuzi gençluk manyaği yapmiştur. Daha taze, daha gergin ve daha genç değilsan siçtun. Haa bu arada yaşlilarun yakasini birakur mi? Mümkun değil, onlar da tüketici sürüsine katilmalidur. Geriye yaşlanma ne güne durayi. Kapitalizum eğer bir 50 sene daha markajsuz kalursa kadunlari silikon vadisine, erkekleri da Zombi’ye çevirecektur.

Dikkat dikkat, aranuzda çok tüketmeyenler var

Kapitalizum hiç ihtiyacunuz olmayan bir şeyi size zorla aldurur veya yemekten nefret ettuğunuz şeyi yedurur.

Herşeyi ayni anda icat eder, üretur ama piyasaya sürmez. Siyah – beyaz, renkli, büyük ekran, arkasından pilazma... Şimdi LCD. Tam oni alurken, hooop aha da gene değişti. Hemen at oni, al buni kampanyasi. Eskisini getur yenisini gotur. Eskisi deduği, dünki...

31 Temmuz 2009 Cuma

Devlet’un ve Fener’un Sönmesi

Bizum Rize’den başbakan istemeyiruz artuk. Ula Rizeli Mesut’i seçtunuz, 5 yil ‘Derin

Cimbom’ terörinden inleduk. Şimdi Rizeli Tayyip’i seçtunuz, tutti Fener’i alikiran başkesen

etti. Yeter da yeter!.. Sakın ola ki bundan Tirabizonsiporli başbakan isteyirum gibi bir anlam

çikarmayun. Benum eşitlukçi dünya görüşüme uymaz. Zaten özünde Devletun ve Fener’un

sönmesinden yanayim. Burjuva hükümetlerinde kim başbakan* olmiş kim olmamiş beni

ilgilendirmez. İsterse Notingam Forestli olsun. Yeter ki 5 yilluk kalkinma pilani yapar gibi

ligun şampiyonlarini belirlemesunler.

 

Devlete püf de

Efendum, ‘Devlet’un ve Fener’un Sönmesi’ ilk bakişta bir ütopya cibi görinebilur.

Devlet balon değildur, ‘topli iğneyle’ sönmez. Lamba değildur, üfleyerek sönmez. Devlet

sadece yüksek dozda demokrasiyle söner.

Bizum ücretli köle uşaklar, yoksulluk ve sefalet yüzinden öylesine bunalmiş, oylesine bitkin

bir durumdadur ki, "demokrasiye boş vemektedur." Nüfusun beyuk çoğunluği direk kırmızı

karttan siyasal ve toplumsal yaşamun dişina atilmiş bulunmaktadur. Bu güdük demokrasi

anlayişi bizi "gitgide daha yetkin bir demokrasi"ye cötürmez. Trafikte birbirunuze küfür

edebilmeyi ve hakemun cinsel tercihlerini tartışabilmeyi demokrasi zannetmeyun uşağum. Bu sadece terbiyesuzluktur.

Tam ve herçes içun demokrasinun olduği ortaklaşmaci bir toplumda demokrasi, yüzyillar

sonra insanun yaşam pratiği haline gelecektur. O zaman gerçek bir özgürlükten söz

edebileceğuz. Ve işte o zaman özel bir baski mekanizmasina gerek kalmayacak ve devlet

sönmeye başlayacaktır. Buna "demokrasinin fethi", “devletun sönmesi” diyoruz. Ula İdrus,

sen boşina kenduni zorlama. Bu bencillukle, ‘o gelişmiş demokrasiyi ve bütün küçük

hesaplardan arinmiş insani’ tahayyül edemezsun uşağum. O daha temiz, sağlukli beyinlerun

işi.

 

Papazi bulmak

Efendum Fener’un sönmesine gelince... Bu, devletun sönmesinden de zor görineyi. Ama devlete verduğumuz dozda demokrasiyi futbola da vereceğuz. Önce işgal kuvvetlerine karşu direnişun semboli olan Papazun Çayiri’ndaki Fener’e ulaşacağuz. O Fener, insanlara “Ula bu İnciluzler’i sahada yenduk, demek ki cephede de yenebiluruz” dedurturken kadrosinda 8 yabanci, arkasinda bir federasyon, işgalci matbuat ve müteahhit ordusi yokidi. Tam demokratuk futbol sayesinde şampiyonluk ödüli, cüzel futbol oynaduğun bir sezonun soninda alinan bir tepsi baklava olacaktur. Bu süreç bizi futbolun fethine ve Fener’un sönmesine götürecektur. Ula Bedri, boşina kenduni zorlama... Bu holiganlukla o tertemiz, demokratuk futboli tahayyül edemezsun uşağum.

*Başbakan : Burjuvazinun kar zarar hesaplarını tutan, emperyalizmun haracinun düzenli olarak ödenmesinden sorumli olan, bir tür muhasebe müdüridur.