31 Temmuz 2009 Cuma

Devlet’un ve Fener’un Sönmesi

Bizum Rize’den başbakan istemeyiruz artuk. Ula Rizeli Mesut’i seçtunuz, 5 yil ‘Derin

Cimbom’ terörinden inleduk. Şimdi Rizeli Tayyip’i seçtunuz, tutti Fener’i alikiran başkesen

etti. Yeter da yeter!.. Sakın ola ki bundan Tirabizonsiporli başbakan isteyirum gibi bir anlam

çikarmayun. Benum eşitlukçi dünya görüşüme uymaz. Zaten özünde Devletun ve Fener’un

sönmesinden yanayim. Burjuva hükümetlerinde kim başbakan* olmiş kim olmamiş beni

ilgilendirmez. İsterse Notingam Forestli olsun. Yeter ki 5 yilluk kalkinma pilani yapar gibi

ligun şampiyonlarini belirlemesunler.

 

Devlete püf de

Efendum, ‘Devlet’un ve Fener’un Sönmesi’ ilk bakişta bir ütopya cibi görinebilur.

Devlet balon değildur, ‘topli iğneyle’ sönmez. Lamba değildur, üfleyerek sönmez. Devlet

sadece yüksek dozda demokrasiyle söner.

Bizum ücretli köle uşaklar, yoksulluk ve sefalet yüzinden öylesine bunalmiş, oylesine bitkin

bir durumdadur ki, "demokrasiye boş vemektedur." Nüfusun beyuk çoğunluği direk kırmızı

karttan siyasal ve toplumsal yaşamun dişina atilmiş bulunmaktadur. Bu güdük demokrasi

anlayişi bizi "gitgide daha yetkin bir demokrasi"ye cötürmez. Trafikte birbirunuze küfür

edebilmeyi ve hakemun cinsel tercihlerini tartışabilmeyi demokrasi zannetmeyun uşağum. Bu sadece terbiyesuzluktur.

Tam ve herçes içun demokrasinun olduği ortaklaşmaci bir toplumda demokrasi, yüzyillar

sonra insanun yaşam pratiği haline gelecektur. O zaman gerçek bir özgürlükten söz

edebileceğuz. Ve işte o zaman özel bir baski mekanizmasina gerek kalmayacak ve devlet

sönmeye başlayacaktır. Buna "demokrasinin fethi", “devletun sönmesi” diyoruz. Ula İdrus,

sen boşina kenduni zorlama. Bu bencillukle, ‘o gelişmiş demokrasiyi ve bütün küçük

hesaplardan arinmiş insani’ tahayyül edemezsun uşağum. O daha temiz, sağlukli beyinlerun

işi.

 

Papazi bulmak

Efendum Fener’un sönmesine gelince... Bu, devletun sönmesinden de zor görineyi. Ama devlete verduğumuz dozda demokrasiyi futbola da vereceğuz. Önce işgal kuvvetlerine karşu direnişun semboli olan Papazun Çayiri’ndaki Fener’e ulaşacağuz. O Fener, insanlara “Ula bu İnciluzler’i sahada yenduk, demek ki cephede de yenebiluruz” dedurturken kadrosinda 8 yabanci, arkasinda bir federasyon, işgalci matbuat ve müteahhit ordusi yokidi. Tam demokratuk futbol sayesinde şampiyonluk ödüli, cüzel futbol oynaduğun bir sezonun soninda alinan bir tepsi baklava olacaktur. Bu süreç bizi futbolun fethine ve Fener’un sönmesine götürecektur. Ula Bedri, boşina kenduni zorlama... Bu holiganlukla o tertemiz, demokratuk futboli tahayyül edemezsun uşağum.

*Başbakan : Burjuvazinun kar zarar hesaplarını tutan, emperyalizmun haracinun düzenli olarak ödenmesinden sorumli olan, bir tür muhasebe müdüridur.

Ailenun, Özel Mülçiyetun, Devletun, Fadime’nun ve Hamsinun Kökeni

Efendum, Feridun Encels’le birlukte insanluk tarihi üzerinde yaptuğumuz araşturmalar

soninda şunu cördüm. İnsan hayvandan türemiştur.

Evet, buna bir itirazum yok ama o hayvan hangisidur? Darwin’un ileri sürdüğü gibi maymun

midur? Değildur. Değerli bilim adami Darwin burada yanılmaktadır. İnsan maymundan değil hamsiden türemiştur. İdris uşağum sen hemen “Peki niye şimdi de hamsiden insan türemeyi?” diye soracaksun. Güzel evladum, o hamsinun uzaktan akrabasi olan özel bir türdi. Evrimini geçurdi ve sözi fazla uzatmadan tarih sahnesinden indi. Şimdi artuk hamsiden insan türemez, hamsinun ayarlariyla oynama. Hamsiden artuk çok güzel buğulama olur.

 

Hamsiden insana geçişte emeğun roli

Karadenuz’de nazli nazli yuzen hamsinun cani sıkılınca, “Haçan karaya çikup insan evladinun tarihini başlatayim” dedi ve karaya çikti. Uzatmiyayim, önce hamsinun eli – ayağindan ayrildi. Sonra dik yürüyuş sağlandi. (O zamanki hamsiler çok gururliydi, 7 yil Fenere’e yenilmemişlerdi.) Ve he-ce-li ko-niş-ma baş-la-di. Son olarak da beynun gelişimi hamsiyle insan arasinda aşilmaz bir boşluk yaratti. İnsan artuk 4 katli piramit yapan bir canliydi. Alet yapabilen, doğa üzerinde bilinçli dönuşum sağlayan insan evladi, hamsiyi tanimamazluktan geliyidi.

 

Doğanun diyalektuği

Dikkat edun, doğada herşey basitten karmaşuğa gider. Sudaki tek hücreli canlıdan Şakil

O’Niyıl’a, hamsiden balinaya, takadan titaniğe, Fener’den Barcelona’ya... Gelişim boyle bir

süreç izler.

Diyalektuk süreç; karşutlarun sürekli çatişmasi (Bakunuz; Tirabizon – Fener çatişmasi) ve bunlarun birbirlerine ya da daha yüksek biçimlere dönuşmeleridur.

 

Poliyandriden komparsitaya

Bugünkü tek eşli aile yapisina gelene kadar insanoğli ve insankizi, yabanıllık ve barbarluk

döneminde kuralsuz cinsel ilişki içinde yaşamiştur. Buna “Kör Tuttuğunu Öper Çağı” diyoruz. Aslında çok eskiye gitmenuze gerek yok. Layla’ya gidun yeter. Bu sosyetik mekanda seviyeli poliandri ve poligami ilişkiler gırla gideyi. Ula İdris, kikirdeyip durma, burada bilimsel bir gerçekten bahsedeyirum.

Şili’deki Kukular’da ve Punalua Ailesi’nde bile Layla’daki kadar karişuk ilişkiler görmedum.

Fakat bu çok melanetli bir durum değildur. Böyle herçesun birbiriyle halvet olduği ortamlarda herkes birbirinun akrabasi gibi olur, özel mülçiyet azalur, paylaşum ve sosyal adalet gelişur.

 

Üvey devlet baba

Devlet’e celince; Devlet, parayi verenun çalduği düdük gibi bir enstrümandır.

Mülk sahibi sınıfun, mülk sahibi olmayan sınıflar üzerindeki egemenliğini garanti altina

almak içun icat ettuği bir kurumdur.

Devleti incelerken en önemli ipucu ‘cop’tur. Copi takip edun. Devletun copi kime kalkayi? Bankayi hüpleyene mi yoksa bankanun önünde ‘Ula paramuz nerede’ diye feryat figan eden halka mi? “Harç paralarini arturmayun ula” diye yürüyen öğrencilere mi? Hakkini arayan işçilere mi? Devletun copi, ezilen geniş halk yiğinlarina karşu ‘erekte’ olmakta hiç zorluk çekmeyi ama kompradora sira gelince tıs!..

Foter Osman ve Lelipop İhsan'la Polemik

Efendum beni taniyanlar bilur, polemiğe girmekten çekinmem. Paket yapup kurdelesini takmadığım adami daha tarih yazmadi.

Uzatmayayim, bizum Foter Osman Rus pazarinda ileri geri konuşup, “Laz Marks’un

söyleduklerini cördük işte. N’ooldi?” şeklinde laf atayimiş.

Ula Foter Osman, akil salataluk değil ki kırıp vereyim sana. Benum söyleduklerum bir diktatörlük reçetesi değildur, hamsi gibi özgür sularda, huzurla yüzebilmekten bahsedeyirum. “Çekun votkalari, Amerika ne pok yersa siz de onunla yarişun” mi dedum?

Bu bizum uşaklarda kuçucuk bir sınıf bilinci yok. Yillardur anlatiyirum bunlara, “Ula siz

işçisunuz, bir araya gelursenuz hakkunuzi yedurmezsunuz” ama nafile. Efendum, bizum

Lelipop İhsan vardur. Tirabizon limanında çalışır. Bir gün bu Lelipop İhsan’a “Ula sen proletersun” dedum, 3 ay benumle konişmadi. Artuk ne anladiysa kot kafali.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Evrensel kibar orospi para

Göte Faust’ta, Şekispir de Atinali Timon'da paranun özüni çok güzel açuklar.

Ben çirkinim, ama en cüzel kaduni satun alabilurum. Demek ki ben çirkin değilim, çünki çirkinluğun etkisi, itici güci, para tarafindan yok edilmiştur. Ben köti, namussuz, vijdansuz, kafasuz bir insanim, ama para saygindur, o halde sahibi de saygindur. En basit imla kuralini bile bilmem ama Roleks’i basturdum mi en kiralina yazi yazdururum. Para imara kapali arsaya gökdelen dikturur. Hirsuzlara, milletvekilleri arasinda yer, saygi ve dokunulmazluk kazandurur. Para, insanun tüm yeteneksuzluklerini örter. İnsanı aslinda olmaduği bir şey durumina geturur: yani oni kendi karşutina dönüştürür. Para, her şeyi karişturup değişime soktuğina göre, dünya, tüm doğal ve insanal niteliklerun karişuk olduği, yer ve görev değişturduği bir dünyadur. Paranun katalizör olduği hiçbir şey, hiçbir duygu  saf ve sahici değildur.

Sevgi kelebeği geldi hanııım

Eğer sen insani insan olarak ve onun dünya ile ilişkisini de insanal bir ilişki olarak görürsen, sevgiyi ancak sevgi ile, güveni ancak güven ile değiştirebilursun. Eğer sen karşulukli sevgi uyandurmadan seversen, yani sen kenduni sevilen insan durumuna dönüştürmeyisan, senin aşkun da bir mutsuzluktur. Ondan sonra gelsun Tuna Kiremitçi, gitsun Ahmet Altan... Mikros’tan bulaşuk teliyle birlukte alduğun aşk kitabindan aşki öğrenmeye kalkarsun. Bulaşuk teliyle tencerenun, tavanun yağini, kirini çikarabilursun ama metalaşmiş ruhlarun yaği kiri ne olacak? Evrensel kibar orospi, insanlarun ve halklarun pezevengi olan para toplumsal yaşamdan, ilişkilerden el ve eteğini çekmeduği sürece uşaklar ve paçilar birbirlerini tertemiz ve karşiluksuz öpemez.

İşyerleri yan gelup yatma yeri değildur

Son tersane kazasindan sonra Deniz Ticaret Odasi Başkani ve tersane sahibi Metin Kalkavan, “Burasi tekstil atolyesi değildur, haçan işçi ölebileceğini bilmelidur” demişidi.

Ula uşaklar dikkat edun, bunlarun ortak bir dili vardur.

10 vatluk ampul da “askerluk yan gelup yatma yeri değildur” demişidi.

Yani ölebileceğuni bilmelisun…

Şuni anladum, bunlarun alayi ölisevicidur.

Bunlar, insanun ölebilme ihtimalini seveyiler.

Var Misun Yok Misun

Lelipop İhsan Yali Kiraathanesi’ne haboyle bi şişinerek girdi ki, zannedersun göğsine İstiklal Madalyasi takmişlar.

Ula nedur, ne oldi deduk, anlatti… Meğer bu arahana kafali Var Misun Yok Misun yarişma pirogramina başvurmiş. Buni arayup, yakinda seni yarişmaci olarak çağiracağuk, demişler.

Bu boyle kinayeli kinayeli bakti, “Laz Marks Emice, hani kapitalizum insana firsat eşutluği vermezidi. Aha bak yarişmada bağa hemen sira geldi, yakinda katilacağum.” dedi.

Ula eşşeğun önde gideni dedum buğa, sen zaten ömir boyi Var Misun Yok Misun yarişmasinda yarişayisun ama, haberun yok sadece…

Doğduğun anda ilk kirmizi kutini açturdun uşağum.

İşçi Cemal’un uşaği olarak dünyaya gelerek ebenun kirmizi kutisini gördun.

Takalar Birluği Başkani Patapat Suleyman’un uşaği olarak dunyaya gelebilirdun, ama hissedemedun.

Eğitumde kirmizi kuti açturdun, sağlukta kirmizi kuti açturdun, iş hayatinde açturacak kuti bile bulamadun…

Ömur boyi Hamdi Bey sağa bir teklifte bulunsun diye bekledun durdun…

Çok beklersun uşağum… Hamdi bey bile artuk kendi cötinun derdine duşti.

Kapitalizum ölumcül yarali almiş bir kaplandur… Çeşitli borsa manipülasyonlariyla, paradan para kazanmanun soni geldi. Ne pok yiyeceklerini şaşurdilar.

Şimdi bir daha düşun Lelipop İhsan evladum…

Hamdi beysuz, kirmizi ve mavi kuti açmak zorinda kalmadan… kendi geleceğuni, kendi ellerunle kurmaya, var misun yok misun?