17 Ağustos 2007 Cuma

Uşağun adini koyalum; Yattara mi Devrim mi?

 

Kainat İbrahim epeyidur işsuz idi. Toplumsal üretime emeğiyle katilamayinca, bari uşak üreterek katilayim dedi ve bi uşak daha dünyaya geturdi. Kainat İbrahim'un bu 3. uşaği oldi. Bir anlamda hat – trik yapti. Neysa, bu tutturdi, "Bu haftaki Tirabizonsipor – Fener maçinda Fener'e goli kim atarsa uşağa onun adini koyacağum." Ula etma İbrahim, ya maç sifir sifir berabere biterse, uşağa Sifir adini mi vereceksun? Ya Fener kendi kalesine gol atarsa? Tirabizon'da bir tane Lusiyano'nun dolaşmasi ne kadar sağlukli olur. Daha da kötusi, top hakeme çarpup Fener'un kalesine girersa kuçucuk uşağa Kuddusi Muftioğli mi diyeceksun? İnsan öz evladina buni yapar mi?

Biz böyle latifeler yapup Kainat İbrahim'le şakalaşurken Takalar Birluği Başkani Patapat Süleyman kahveye girdi. Bu ruhuna sermaye kaçmiş koloti kafali, Kainat İbrahim'i tebrik edeceğine başladi buna verup verişturmağa, "Yok efendum sizun neyunuze yeni bir uşak dünyaya geturmek, ula zaten geçinmekte zorlanayisunuz niçun bir tane daha doğurdunuz."

Malthus'un 2006 versiyoni olan Patapat Süleyman akli sira, "Daha az uşak yaparsan, daha az sömürülursun." demeye getureyi.

 

Ne ka uşak o ka köfte

Baktum kahve halkindan bazilari da buni onaylayi. "Hee, kari koca kendi kendumuza kit kanaat da olsa geçinup gideyiruz. Eğer bir uşağumuz olmazsa maaşumuz ikumuze yeter."

Hiç soylemeye gerek yok ki, bu egemen siniflarun yutturmacasindan başka bir şey değildur. Bu hedef sapturmaktur, sömürüyi gizlemektur...

Sen üç çocuk yerine hiç çocuk yapinca kapitalizum seni pas geçmez. Gene tepene biner.

Ula güzel evladum, niçun burjuvazinun ağzindan konişayisunuz? Onlara göre, ülkemiz sınırli olanaklara sahip bir ülkedur. Bu olanaklarun, artan nüfus karşusinda yetersuz kalmasi ve yoksulluğun artmasi kaçinilmazdur. Bu nedenle, herkes "bakabileceği kadar" uşağa sahip olursa, sınırli olanaklar herkese yetecektur.

Patapat Suleyman burjuvazinun ağzindan aktarmali olarak bizum uşaklara şunu söyleyi; "Şu anda elune geçen ayluk ücretle ancak kendi karnuni doyurabilursun. Yeni bir uşak yaparak kenduni yoksulluğa mahkum edeyisun. Geçum sikintisi çekmenun nedeni, bizzat kendunsun. Kafani ve şeyuni kullan, uşak yapma."

Bu tür kıçı açukta kalmiş teoriler, demokratuk devrimlerden korkan burjuvazinun işine yaramaktadur.

Yoksul kitlelerun ayaklanmasi karşusinda beyük korkiya kapilan burjuvazi, bir taşla kuş katliami yapmaktadur. Hem ideolojik ve polituk bir salduri araci ele geçurmekte, hem da
insan evladinun daha mutli ve daha özgur koşullarda yaşayacaği bir toplumun var olabileceğini perdelemektedur.

Yüz elli yildur söyleyiruk, sizun sömürulmenuzun nedeni uşak yapmak filan değildur.   Emperyalistlerle bütunleşmiş yerli tekelci burjuvazi ve onlarla işbirluği yapan beyuk tefeci -bezirgan ve toprak ağalaridur. Yukaridan aşağiya, soldan sağa, tersten-düzden nasil okursan oku, bu değişmez.

Ula Kainat İbrahim dedum, Fener'e goli kim atarsa atsun, ister Yattara ister Fatih Tekke... Sen uşağun adini inadina Devrim koy.

Sermaye tutulmasi

 

Sermaye tutulmasi, demokrasi ile halkun arasina sermayenun girmesi demektur.

Halk elini demokrasiye atacakken araya sermaye girer. Oligarşik dikta tam tutulmayi sağlar ve demokrasiyle halkun bağlantisini koparur. Çünki halkun iktidari paylaştuği bir sistemde, sermaye ve gelir dağilumindaki uçurum sorgulanabilur. Bu, sermayenun sevmeduği 9 kusurli demokrasiden biridur. Tam, halkali ve parçali olmak üzere üç tip sermaye tutulmasi vardur. Tam tutulmanun gerçekleşebilmesi içun sermayenun artuk kitleleri yönetemez olmasi gerekmektedur. Bu durumda sermaye, tutulmayi gerçekleşturmek içun tanka, topa ve tufeğe başvurur. Sermaye, demokrasiyi tamamen örter ve tam tutulma gerçekleşur. Bazen sermaye karlarının düştuğuni hisseder ve yedek iktidari oyina sokmak ister. Bunun içun tanka topa gerek duymaz. Demokrasinun tamami örtülmez, sadece bir kismi örtulur ve halkali tutulma oluşur. Bazen da sermaye demokrasiye ölümi gösterur ve sitmaya razi eder. Buna da parçali tutulma deyiruk.  

Egemen siniflar demokrasiyi bir lüks olarak görurler. Çünki demokraside, nüfusun çoğunluğinun deduği olur ve işçiler - köyliler nüfusun beyuk bir çoğunluğuni olişturur. Bu açidan onlar, göstermeluk bir demokrasiden bile çekinurler. Ancak insanluğun tarihsel olarak ilerlemesi ve bilinçlenmesi karşusinda, kitlelerun demokratuk istemlerini uzun sure baski altinda tutamayacaklari açuktur.

Efendum sermaye tutulmasi çıplak gözle ve isli camla görülemez. İnsanluk ve demokrasi tarihini eyi bilmek ve ruh sağluğuni korumiş olmak gerekur.

Kapitalizum Sağluğa Zararlidur

Geçen gün bizum Sementa Recep'le Yali Kiraathanesi'nde çay içeyiruk. Uşağun cani ha bu kredi kartlarindan çok yanmiş. "Laz Marks emice", dedi "Haçan ben bu kapitalizumi birakmak isteyirum ama bir türli beceremeyirum."

Uşağum dedum, bu sadece senun sorunun değil, bütün insanluğun sorunidur. Milyarlarca kişi bu ander kaybana zikkumun zararini bile bile yaşayi. Dile kolay, 300 yilluk bir tiryakiluk bu.

Kapitalizumi birakmak isteyisan ilk önce kuvvetli bir iradeye sahip olacaksun. Oyle layt kapitalizumle, azaltmayla olmaz. Biraktun mi kökten birakacaksun.

Tabi sen bu birakma mücadelesini verurken, bankalarun, borsalarun, holdinglerun ve kredi kartlarinun üzerine "Kapitalizum sağluğa zararlidur, kapitalizum kansere, damar tikanukluğina, iktidarsuzluğa, kalp krizine ya da felç geçurmenuze neden olur, kapitalizum insani öldurur, hatta bebeklere bile zarar verur" diye yazmak lazimdur. Burada Selçuk Alagöz'e de çok iş düşeyi, ilkokul çağindaki kuçuk uşaklari toplayup, "Kapitalizum avcilariyuz biiiz, kapitalizum kapitalizum!.." diye bir şarki söylemesi gerekur.

 

Hoş celdun bebek, soyilma sirasi sende

Sementa Recep gensori onergesi yemiş Unakitan gibi yuzume bakayi, belli ki bağlantiyi kuramadi. Recep uşağum anlatayim dedum, kapitalizum bebeklere zarar verur; çünki her yeni doğan bebek IMF'ye, Dünya Bankasi'na, emperyalizume borçli doğayi. Peçii, bu bebekler beyuduği zaman hiç sormayacak mi, "Ula ortalukta çağdaş eğitum verilen okul, hastalaninca gideceğum hastane, mezun olinca çalişacağum bir iş göremeyirum, bu paralari ne pok yemağa harcadunuz?"

Hoş celdun bebek!.. Japon Prensi Mikasa bile öğrendi, öğrenme sirasi sende. O merak ettuğun 100 milyarlarca dolari bankaci – ticaret burjuvasi – politikaci şeytan üçgeninde iç ettiler evladum. Bu paralar normal bir halk iktidarinda yol, su ve elektrik olarak geri dönebilecekken sadece elektrik olarak geri döndi. Oni da bizum solci uşaklara verdiler. Yalnuz bu elektirik konusinda haklarini yemeyelum, devletun vatandaşa bu kadar cömert davranduği az görulmiştur. Bizum Erdoğdi mahallesindeki sebil-ül hayrat çeşmenun suyi gibi elektirik verdiler. Senun aklun şimdi "kapitalizum insani iktidarsuz yapar" mevzusina takilmiştur. Açukliyayim. Bir düşun, bu kadar strese can mi dayanur? Uiy kredi kartinun faizi gelmiş, uuy işten çikartilacak 10 kişinun içinde ben var miyim, eyvaah buzdolabinun senedini ödeyemedum, ula cep telefoninun faturasi, uşaklarun okul masrafi, evun kirasi derken vucuttaki kanun tamami bu sitrese harcanur ve halvet olmak içun sungersi dokiya bir damla aganigiluk kan kalmaz.

 

Efendum şimdi kapitalizumun içindeki zehirli maddeleri inceleyelum

Nikotin : Kapitalizumun içindeki bağimliluğa yol açan tehlikeli bir maddedur. Medyada ve reklam sektörinde çok kulllanilur. İnsan evladini durduk yere, "3. kattan tepe usti yere atlayun, çok eyidur, şoyle yararlidur böyle faydalidur. Bakun herkes atlayi, atlamazsanuz 'out' olursunuz" deyup, fiştuklarlar. Gaza geturup atlattuktan sonra da "Tepe üsti yere atlamanuza engel olacak müthiş buluş" diye yeni bir şey kakalamaya çalişurlar. İnsan evladi tepeüstü düşmenun etkisiyle biraz Avarelleşur ve bu kisir döngüye bağimli olur.
Konsorsiyum : Tekelci kapitalizumun kartel ve tiröst aşamalarindan sonra ulaştuği en gelişmiş tekel biçumidur. İdris uşağum mel mel bakma, anlatacağum. Şimdi balukçi Cemal'un Tirabizon'da ne kadar taka varsa satun alduğuni farz edelum. Şehrun yiyeceği butun hamsiyi bu koloti tutacaktur. Cemal her turli rekabeti ortadan kaldurup, fiyatlari dileduği gibi belirleme gücine ulaşmiştur artuk. "Hamsinun kilosi 500 lira, işunuza gelursa." derse ne yapacaksun? İnsan havasuz, susuz durabilur ama hamsisuz durabilur mi?

Karbonmonoksit (egzoz gazı) : "Tren komünist bir icattur, komünizmi haturlatiyi" diyecek kadar yayuk ağizli yöneticiler gördi bu ülke. Efendum işbirlukçi sermaye ne istedi, montaj araba sanayi mi? Daya arabayi, döşe yollari. Böylece kapitalizum, 3 tarafi denizlerle çevrili ülkemuzun 4 tarafini karbonmonoksitle çevirmiş ve alayumuzi karbonmonoksit manyaği yapmiştur.
Faşizum : Kapitalizumun içinde çok miktarda bulunan zararli maddelerun başinda faşizum gelur. Faşizum uluslar arasinda düşmanluk yaratur ve ulusal önyargilari pekişturur, cinayet niteluğindeki dış politikalarla ulkeler arasinda savaşlar çikarur. Milyonlarca insanun ölumine yol açar. Filitreli faşizum ve filitresuz faşizum modelleri vardur.

Naftalin (güve kovucu) : Kapitalizum bütün insani erdemleri, adetleri, aluşkanluklari "Bunlarun modasi geçti, dinozorluğun luzumi yok" deyup naftalinler ve sanduğa kaldurur.

Metanol : Kapitalizum insan evladina, bu kadar çile çekmesine rağmen metin olmasini ve sesini çikarmamasini öğut verur. Fazla miktarda alinan metanol yüzinden, başkasina ve kendune yapilan haksuzluğa alduriş etmezsun. Aşuri dozda alinmasi halinde ise, "Madem çile çekmem kaçinilmaz oldi, bari keyif alayim" deyup sabah sabah göbek atmaya başlarsun.  

Toluen (tiner) : Kapitalizumun içindeki en can acitici zehirli maddedur. Selülozik kapitalizum ve sentetik kapitalizm diye iki ayri çeşidi vardur. Kapitalizumun ekonomik olarak ezduği ve çaresuz biraktuği insan, kuçucuk evladini sokağa terk eder. Ondan sonrasini siz kirmizi işukta arabanuz durduğinda göreyisunuz. Göreyisunuz ama o kuçucuk uşaklardan korkup, kapilarunuzi içeriden kilitleyisunuz, hatta gözlerunuzi onlardan kaçurayisunuz. Niçun? Hadi bu bebeler tiner çekeyi, siz ne çekeyisunuz ki kafanuzi devekuşi gibi arabanuza gömeyisunuz? Size bir eyi, bir köti haberum var, bir; vicdanunuz pit pit da olsa atayi. İki; yerun dibine da girsenuz bu tablodaki sorumluluğunuz değişmeeez.

 

Tavuklar bile firarda

Kapitalizum sadece insana ve doğaya değil, hayvanlara bile zarar vermektedur. Misal; tavuklar. Aç gözli kapitalizum tarafindan, halk otobusi gibi kalabaluk çiftluklerde sıkış tıkış yaşatilan, doğal olmayan yemlerle beslenilen, kısacik omürleri boyinca inanilmaz derecede sitirese maruz birakilan tavuklar, enfeksiyon ve salgun hastaluklarina çok çabuk kapilmaktadur. Çaresuzluk içindeki tavuk aleminun 3'te 2'sinun psikolojisi bozuktur. Bu gün bir seçim yapilacak olsa % 85'inun AK Partiye oy vereceği tespit edilmiştur.

Sementa Recep iki çay daha söylerken ben devam ettum. İnsan evladini para, pul, kariyer ve sitatü peşinde koşturan kapitalizum "En güçli sen olmazsan, altta kalup ezilursan Kobayluk Ligi'ne küme düşersun" diye tehdit etmektedur. Tek kurtuluş yoli olarak bize, birbirumuzun gözini oymayi biraktuği içun, haliyle yapmaduğumuz rezilluk kalmayi tabi.

Baktum bizum Sementa Recep kredi kartini izmarit gibi küllükte ezmeye başladi. "Aha sana soz vereyirum Laz Marks emice, habu ander kaybana kapitalizumi birakayirum." Uşağum dedum, pasif kullanici bile olmaman lazim. Yoksa gene zararini görursun.

 

       Mühim olan geyiğun muhabbetini yapmak değil, geyiği yakalamaktur. 1968 / Çayeli

Diyalektuk materyalizume göre Fener yakinda gidicidur

 

Efendum geçen gun Yali Kiraathanesi'nde bizum uşaklarla laflayiduk. Bunlara doğanun, durgun ve hareketsuz, durağan ve değişmezluk içinde olmaduğini, hep bi şeyun doğduğini ve geliştuğini, bazi şeylerun da parçalanup öldüğuni, sürekli bir hareket ve değişme, sürekli bir yenilenme ve gelişme halinde olduğuni anlatiyirum. 

Bizum Annaymisun Nihat, Netceğuk Hasan ve Bulaşuk Ahmet ha boyle ilgisuz bir ifadeyle yuzume bakayi. 

Ula dedum, bunlarun dikkatini çekecek daha çarpici bir ornek vereyim.

Diyalektuk yönteme göre, o anda kalici gibi görünen şey, daha o andan başliyarak ölmeye yüz tutar. Tipki Fener gibi... Yali Kiraathanesi ha boyle bir uğuldadi. "Nee Fener mi?" dediler. He da Fener gibi. Fener da ha bu doğanun bir ürüni değil midur? "Oyle midur?" Ula koloti kafalilar, Fener uzayda mi kuruldi. Ha bu ülçenun takumi değil midur? "Heee oyle olmasina oyledur."

Tüm doğa, en küçuğinden en beyuğine, bir kum tanesinden güneşe, canli en ilkel hücreden insana, Pendiksipor'dan Fener'e sürekli bir varoliş ve yok oliş, sonsuz bir hareçet ve değişme içindedur. Doğadaki her şeyde olduği gibi Fener da ortadan kalkmak ve yokolmak zorindadur. Genç olan yaşlanur; bugün yaşayan yarun ölür.

Diyalektuk, şeylerun sonsuz olmaduklarini, bir son ile, bir ölümle tamamlanan bir başlangiçları, bir olgunluklari, bir yaşliluklari ve ölümi olduğuni öğretur. Nur içinde yatsunlar.

Fener'un 1907'de kurulduğini, bu yil 100. yilini kutlayacağini göz öninde bulundurursak, yakinda gidici olduğuni söyleyebiluruz. Diyalektiğun yasalari Fener içun da işleyecek ve Fener evrim geçirup kendi karşıtina dönişecektur.

Netceğuk Hasan ha boyle bir irkildi. "Laz Marks emice, gelecek sene işumuz daha da zor desene" dedi. Niçun ula, gene ne sivriluk düşündün, dedum. "Fener'un karşiti Cimbom değil midur? Demek ki Fener Cimbom'a dönuşecek ve önumuzdeki yil Fener - Cimbom karmasina karşu oynayacağuz. Boki yeduk."

Tam Netceğuk Hasan'i cevaplayacaktum ki bizum Pilita İsmail araya girdi, "Haçan bu diyalektuk materyalizume göre Fener'un gidici olduğindan bu kadar eminsek, ne diye çaba harcayiruk? Birakalum güni gelince kendisi gitsun daa" dedi. Bizum uşaklardan böyle bir sori bekleyidum, çayumdan bir yudum alup, "Uşağum" dedum, "Fenersuz toplumi doğurtmak içun, bir ebe gerekecektur. Tirabizon Sigorta Hastane'ndeki ebe Nurgül hanumdan bahsetmeyirum. Kaduni rahatsuz etmayun. Bu devrimci dönüşümi gerçekleşturmek içun dişaridan yardumci bir güç gerekmektedur. Ne var ki, işler bu kadar basit değildur. Bu dönüşümi erkene alabilecek ya da gecikturebilecek insanlarun roli unutulmamalidur. Bakunuz; Şenol Cüneş, Ali Kemal Denuzci, Ahmet Suat Özyazici, Ozkan Sumer, Hami Mandiralı vs... Gecikturenlere bir tane ornek vereceğum; Ali Şen ve Cem Papila... Tüü, bir tane dedum ama iki tane ornek verdum."

Laz Marks Emice