5 Ekim 2007 Cuma

Peşuktaş’i yenersak Fener’i da yenmiş sayiluruk.

 

Yali Kiraathanesi'ne girduğumde bizum uşaklar hararetli hararetli tartişiyidiler. Telefon Ahmet, "Haçan bu hafta Peşuktaş'i yenersak, Feneri da yenmiş sayiluruk." görüşini savunurken Annaymisun Nihat ise "Ula ne alakasi var, Peşuktaş'i yenersak sadece Peşuktaş'i yenmiş oluruk daa!" deyup karşi çikayidi. Telefon Ahmet beni görince sevindi, "Aha Laz Marks emiceye soralum." dedi. Pilita İsmail'in verduği çaya tek şekerumi atup kariştururken Telefon Ahmet, "Senun kitaplarundan birinde okumişidum; Karşutlar kendileri olarak kalmaz, ha boyle birbirine dönişur. Bir şey yalnuz kendisi değildur, ayni zamanda kendisinun karşuti olan başka bir şeydur, çünki her şey ayni zamanda hem kendini, hem da karşutini içerur. Bir siperm, bir yumurtadan içeri girduğinde yeni bir yaşami başlatur ama ayni zamanda bir ölümün de temelini atar. Yani yaşam, karşuti olan ölüme dönüşmiştur. Haçan Peşuktaş ezeli rakibi, yani karşuti Fener'i yenerek Fener'e dönişmiştur. Fener da Peşuktaş'a dönişmiştur. Demek ki biz da Peşuktaş'i yenersak Fener'i da yenmiş oluruz."  

Güler misun ağlar misun? Ula eşşeğun önde gidenleri, başka bir şey içun benum yazduklarumi okumazsunuz. Fener'i yenmek içun gösterduğunuz çabayi, sizi perişan eden habu köhne düzeni değişturmek içun da göstersanuza.

Laz Marksist Sözlük

 

Emisyon : İlk kez oligarşuk site devletinde kullanilmiş, latince bir kelimedur. Vücuttaki kani iliklerine kadar emmek anlamina gelur. Bir işçinun emilme hacmine "emisyon hacmi" denur.

Dört nala enflasyon : Vatandaşi ellerinden enflasyon canavarinun arkasina bağlayup, canavari dörtnala koşturmaya denur.

Tröst : Şirketlerin tek yönetim altında birleşip, hammadde kaynaklarını ve işletmeleri kontrol etmelerine höst denir. Bu terim zamanla 'tröst'e dönüşmüştür. Bazı dillerde, "Yuuh ayu, boşan da semeruni ye." şeklinde kullanilmaktadur.

Tediye : Türk sermayesinin yarattığı bir terimdir. Sermayeyi kediye yükleyup, kendi bankasini soyanlarun sevduği bir terimdur.

17 Ağustos 2007 Cuma

Uşağun adini koyalum; Yattara mi Devrim mi?

 

Kainat İbrahim epeyidur işsuz idi. Toplumsal üretime emeğiyle katilamayinca, bari uşak üreterek katilayim dedi ve bi uşak daha dünyaya geturdi. Kainat İbrahim'un bu 3. uşaği oldi. Bir anlamda hat – trik yapti. Neysa, bu tutturdi, "Bu haftaki Tirabizonsipor – Fener maçinda Fener'e goli kim atarsa uşağa onun adini koyacağum." Ula etma İbrahim, ya maç sifir sifir berabere biterse, uşağa Sifir adini mi vereceksun? Ya Fener kendi kalesine gol atarsa? Tirabizon'da bir tane Lusiyano'nun dolaşmasi ne kadar sağlukli olur. Daha da kötusi, top hakeme çarpup Fener'un kalesine girersa kuçucuk uşağa Kuddusi Muftioğli mi diyeceksun? İnsan öz evladina buni yapar mi?

Biz böyle latifeler yapup Kainat İbrahim'le şakalaşurken Takalar Birluği Başkani Patapat Süleyman kahveye girdi. Bu ruhuna sermaye kaçmiş koloti kafali, Kainat İbrahim'i tebrik edeceğine başladi buna verup verişturmağa, "Yok efendum sizun neyunuze yeni bir uşak dünyaya geturmek, ula zaten geçinmekte zorlanayisunuz niçun bir tane daha doğurdunuz."

Malthus'un 2006 versiyoni olan Patapat Süleyman akli sira, "Daha az uşak yaparsan, daha az sömürülursun." demeye getureyi.

 

Ne ka uşak o ka köfte

Baktum kahve halkindan bazilari da buni onaylayi. "Hee, kari koca kendi kendumuza kit kanaat da olsa geçinup gideyiruz. Eğer bir uşağumuz olmazsa maaşumuz ikumuze yeter."

Hiç soylemeye gerek yok ki, bu egemen siniflarun yutturmacasindan başka bir şey değildur. Bu hedef sapturmaktur, sömürüyi gizlemektur...

Sen üç çocuk yerine hiç çocuk yapinca kapitalizum seni pas geçmez. Gene tepene biner.

Ula güzel evladum, niçun burjuvazinun ağzindan konişayisunuz? Onlara göre, ülkemiz sınırli olanaklara sahip bir ülkedur. Bu olanaklarun, artan nüfus karşusinda yetersuz kalmasi ve yoksulluğun artmasi kaçinilmazdur. Bu nedenle, herkes "bakabileceği kadar" uşağa sahip olursa, sınırli olanaklar herkese yetecektur.

Patapat Suleyman burjuvazinun ağzindan aktarmali olarak bizum uşaklara şunu söyleyi; "Şu anda elune geçen ayluk ücretle ancak kendi karnuni doyurabilursun. Yeni bir uşak yaparak kenduni yoksulluğa mahkum edeyisun. Geçum sikintisi çekmenun nedeni, bizzat kendunsun. Kafani ve şeyuni kullan, uşak yapma."

Bu tür kıçı açukta kalmiş teoriler, demokratuk devrimlerden korkan burjuvazinun işine yaramaktadur.

Yoksul kitlelerun ayaklanmasi karşusinda beyük korkiya kapilan burjuvazi, bir taşla kuş katliami yapmaktadur. Hem ideolojik ve polituk bir salduri araci ele geçurmekte, hem da
insan evladinun daha mutli ve daha özgur koşullarda yaşayacaği bir toplumun var olabileceğini perdelemektedur.

Yüz elli yildur söyleyiruk, sizun sömürulmenuzun nedeni uşak yapmak filan değildur.   Emperyalistlerle bütunleşmiş yerli tekelci burjuvazi ve onlarla işbirluği yapan beyuk tefeci -bezirgan ve toprak ağalaridur. Yukaridan aşağiya, soldan sağa, tersten-düzden nasil okursan oku, bu değişmez.

Ula Kainat İbrahim dedum, Fener'e goli kim atarsa atsun, ister Yattara ister Fatih Tekke... Sen uşağun adini inadina Devrim koy.

Sermaye tutulmasi

 

Sermaye tutulmasi, demokrasi ile halkun arasina sermayenun girmesi demektur.

Halk elini demokrasiye atacakken araya sermaye girer. Oligarşik dikta tam tutulmayi sağlar ve demokrasiyle halkun bağlantisini koparur. Çünki halkun iktidari paylaştuği bir sistemde, sermaye ve gelir dağilumindaki uçurum sorgulanabilur. Bu, sermayenun sevmeduği 9 kusurli demokrasiden biridur. Tam, halkali ve parçali olmak üzere üç tip sermaye tutulmasi vardur. Tam tutulmanun gerçekleşebilmesi içun sermayenun artuk kitleleri yönetemez olmasi gerekmektedur. Bu durumda sermaye, tutulmayi gerçekleşturmek içun tanka, topa ve tufeğe başvurur. Sermaye, demokrasiyi tamamen örter ve tam tutulma gerçekleşur. Bazen sermaye karlarının düştuğuni hisseder ve yedek iktidari oyina sokmak ister. Bunun içun tanka topa gerek duymaz. Demokrasinun tamami örtülmez, sadece bir kismi örtulur ve halkali tutulma oluşur. Bazen da sermaye demokrasiye ölümi gösterur ve sitmaya razi eder. Buna da parçali tutulma deyiruk.  

Egemen siniflar demokrasiyi bir lüks olarak görurler. Çünki demokraside, nüfusun çoğunluğinun deduği olur ve işçiler - köyliler nüfusun beyuk bir çoğunluğuni olişturur. Bu açidan onlar, göstermeluk bir demokrasiden bile çekinurler. Ancak insanluğun tarihsel olarak ilerlemesi ve bilinçlenmesi karşusinda, kitlelerun demokratuk istemlerini uzun sure baski altinda tutamayacaklari açuktur.

Efendum sermaye tutulmasi çıplak gözle ve isli camla görülemez. İnsanluk ve demokrasi tarihini eyi bilmek ve ruh sağluğuni korumiş olmak gerekur.

Kapitalizum Sağluğa Zararlidur

Geçen gün bizum Sementa Recep'le Yali Kiraathanesi'nde çay içeyiruk. Uşağun cani ha bu kredi kartlarindan çok yanmiş. "Laz Marks emice", dedi "Haçan ben bu kapitalizumi birakmak isteyirum ama bir türli beceremeyirum."

Uşağum dedum, bu sadece senun sorunun değil, bütün insanluğun sorunidur. Milyarlarca kişi bu ander kaybana zikkumun zararini bile bile yaşayi. Dile kolay, 300 yilluk bir tiryakiluk bu.

Kapitalizumi birakmak isteyisan ilk önce kuvvetli bir iradeye sahip olacaksun. Oyle layt kapitalizumle, azaltmayla olmaz. Biraktun mi kökten birakacaksun.

Tabi sen bu birakma mücadelesini verurken, bankalarun, borsalarun, holdinglerun ve kredi kartlarinun üzerine "Kapitalizum sağluğa zararlidur, kapitalizum kansere, damar tikanukluğina, iktidarsuzluğa, kalp krizine ya da felç geçurmenuze neden olur, kapitalizum insani öldurur, hatta bebeklere bile zarar verur" diye yazmak lazimdur. Burada Selçuk Alagöz'e de çok iş düşeyi, ilkokul çağindaki kuçuk uşaklari toplayup, "Kapitalizum avcilariyuz biiiz, kapitalizum kapitalizum!.." diye bir şarki söylemesi gerekur.

 

Hoş celdun bebek, soyilma sirasi sende

Sementa Recep gensori onergesi yemiş Unakitan gibi yuzume bakayi, belli ki bağlantiyi kuramadi. Recep uşağum anlatayim dedum, kapitalizum bebeklere zarar verur; çünki her yeni doğan bebek IMF'ye, Dünya Bankasi'na, emperyalizume borçli doğayi. Peçii, bu bebekler beyuduği zaman hiç sormayacak mi, "Ula ortalukta çağdaş eğitum verilen okul, hastalaninca gideceğum hastane, mezun olinca çalişacağum bir iş göremeyirum, bu paralari ne pok yemağa harcadunuz?"

Hoş celdun bebek!.. Japon Prensi Mikasa bile öğrendi, öğrenme sirasi sende. O merak ettuğun 100 milyarlarca dolari bankaci – ticaret burjuvasi – politikaci şeytan üçgeninde iç ettiler evladum. Bu paralar normal bir halk iktidarinda yol, su ve elektrik olarak geri dönebilecekken sadece elektrik olarak geri döndi. Oni da bizum solci uşaklara verdiler. Yalnuz bu elektirik konusinda haklarini yemeyelum, devletun vatandaşa bu kadar cömert davranduği az görulmiştur. Bizum Erdoğdi mahallesindeki sebil-ül hayrat çeşmenun suyi gibi elektirik verdiler. Senun aklun şimdi "kapitalizum insani iktidarsuz yapar" mevzusina takilmiştur. Açukliyayim. Bir düşun, bu kadar strese can mi dayanur? Uiy kredi kartinun faizi gelmiş, uuy işten çikartilacak 10 kişinun içinde ben var miyim, eyvaah buzdolabinun senedini ödeyemedum, ula cep telefoninun faturasi, uşaklarun okul masrafi, evun kirasi derken vucuttaki kanun tamami bu sitrese harcanur ve halvet olmak içun sungersi dokiya bir damla aganigiluk kan kalmaz.

 

Efendum şimdi kapitalizumun içindeki zehirli maddeleri inceleyelum

Nikotin : Kapitalizumun içindeki bağimliluğa yol açan tehlikeli bir maddedur. Medyada ve reklam sektörinde çok kulllanilur. İnsan evladini durduk yere, "3. kattan tepe usti yere atlayun, çok eyidur, şoyle yararlidur böyle faydalidur. Bakun herkes atlayi, atlamazsanuz 'out' olursunuz" deyup, fiştuklarlar. Gaza geturup atlattuktan sonra da "Tepe üsti yere atlamanuza engel olacak müthiş buluş" diye yeni bir şey kakalamaya çalişurlar. İnsan evladi tepeüstü düşmenun etkisiyle biraz Avarelleşur ve bu kisir döngüye bağimli olur.
Konsorsiyum : Tekelci kapitalizumun kartel ve tiröst aşamalarindan sonra ulaştuği en gelişmiş tekel biçumidur. İdris uşağum mel mel bakma, anlatacağum. Şimdi balukçi Cemal'un Tirabizon'da ne kadar taka varsa satun alduğuni farz edelum. Şehrun yiyeceği butun hamsiyi bu koloti tutacaktur. Cemal her turli rekabeti ortadan kaldurup, fiyatlari dileduği gibi belirleme gücine ulaşmiştur artuk. "Hamsinun kilosi 500 lira, işunuza gelursa." derse ne yapacaksun? İnsan havasuz, susuz durabilur ama hamsisuz durabilur mi?

Karbonmonoksit (egzoz gazı) : "Tren komünist bir icattur, komünizmi haturlatiyi" diyecek kadar yayuk ağizli yöneticiler gördi bu ülke. Efendum işbirlukçi sermaye ne istedi, montaj araba sanayi mi? Daya arabayi, döşe yollari. Böylece kapitalizum, 3 tarafi denizlerle çevrili ülkemuzun 4 tarafini karbonmonoksitle çevirmiş ve alayumuzi karbonmonoksit manyaği yapmiştur.
Faşizum : Kapitalizumun içinde çok miktarda bulunan zararli maddelerun başinda faşizum gelur. Faşizum uluslar arasinda düşmanluk yaratur ve ulusal önyargilari pekişturur, cinayet niteluğindeki dış politikalarla ulkeler arasinda savaşlar çikarur. Milyonlarca insanun ölumine yol açar. Filitreli faşizum ve filitresuz faşizum modelleri vardur.

Naftalin (güve kovucu) : Kapitalizum bütün insani erdemleri, adetleri, aluşkanluklari "Bunlarun modasi geçti, dinozorluğun luzumi yok" deyup naftalinler ve sanduğa kaldurur.

Metanol : Kapitalizum insan evladina, bu kadar çile çekmesine rağmen metin olmasini ve sesini çikarmamasini öğut verur. Fazla miktarda alinan metanol yüzinden, başkasina ve kendune yapilan haksuzluğa alduriş etmezsun. Aşuri dozda alinmasi halinde ise, "Madem çile çekmem kaçinilmaz oldi, bari keyif alayim" deyup sabah sabah göbek atmaya başlarsun.  

Toluen (tiner) : Kapitalizumun içindeki en can acitici zehirli maddedur. Selülozik kapitalizum ve sentetik kapitalizm diye iki ayri çeşidi vardur. Kapitalizumun ekonomik olarak ezduği ve çaresuz biraktuği insan, kuçucuk evladini sokağa terk eder. Ondan sonrasini siz kirmizi işukta arabanuz durduğinda göreyisunuz. Göreyisunuz ama o kuçucuk uşaklardan korkup, kapilarunuzi içeriden kilitleyisunuz, hatta gözlerunuzi onlardan kaçurayisunuz. Niçun? Hadi bu bebeler tiner çekeyi, siz ne çekeyisunuz ki kafanuzi devekuşi gibi arabanuza gömeyisunuz? Size bir eyi, bir köti haberum var, bir; vicdanunuz pit pit da olsa atayi. İki; yerun dibine da girsenuz bu tablodaki sorumluluğunuz değişmeeez.

 

Tavuklar bile firarda

Kapitalizum sadece insana ve doğaya değil, hayvanlara bile zarar vermektedur. Misal; tavuklar. Aç gözli kapitalizum tarafindan, halk otobusi gibi kalabaluk çiftluklerde sıkış tıkış yaşatilan, doğal olmayan yemlerle beslenilen, kısacik omürleri boyinca inanilmaz derecede sitirese maruz birakilan tavuklar, enfeksiyon ve salgun hastaluklarina çok çabuk kapilmaktadur. Çaresuzluk içindeki tavuk aleminun 3'te 2'sinun psikolojisi bozuktur. Bu gün bir seçim yapilacak olsa % 85'inun AK Partiye oy vereceği tespit edilmiştur.

Sementa Recep iki çay daha söylerken ben devam ettum. İnsan evladini para, pul, kariyer ve sitatü peşinde koşturan kapitalizum "En güçli sen olmazsan, altta kalup ezilursan Kobayluk Ligi'ne küme düşersun" diye tehdit etmektedur. Tek kurtuluş yoli olarak bize, birbirumuzun gözini oymayi biraktuği içun, haliyle yapmaduğumuz rezilluk kalmayi tabi.

Baktum bizum Sementa Recep kredi kartini izmarit gibi küllükte ezmeye başladi. "Aha sana soz vereyirum Laz Marks emice, habu ander kaybana kapitalizumi birakayirum." Uşağum dedum, pasif kullanici bile olmaman lazim. Yoksa gene zararini görursun.

 

       Mühim olan geyiğun muhabbetini yapmak değil, geyiği yakalamaktur. 1968 / Çayeli

Diyalektuk materyalizume göre Fener yakinda gidicidur

 

Efendum geçen gun Yali Kiraathanesi'nde bizum uşaklarla laflayiduk. Bunlara doğanun, durgun ve hareketsuz, durağan ve değişmezluk içinde olmaduğini, hep bi şeyun doğduğini ve geliştuğini, bazi şeylerun da parçalanup öldüğuni, sürekli bir hareket ve değişme, sürekli bir yenilenme ve gelişme halinde olduğuni anlatiyirum. 

Bizum Annaymisun Nihat, Netceğuk Hasan ve Bulaşuk Ahmet ha boyle ilgisuz bir ifadeyle yuzume bakayi. 

Ula dedum, bunlarun dikkatini çekecek daha çarpici bir ornek vereyim.

Diyalektuk yönteme göre, o anda kalici gibi görünen şey, daha o andan başliyarak ölmeye yüz tutar. Tipki Fener gibi... Yali Kiraathanesi ha boyle bir uğuldadi. "Nee Fener mi?" dediler. He da Fener gibi. Fener da ha bu doğanun bir ürüni değil midur? "Oyle midur?" Ula koloti kafalilar, Fener uzayda mi kuruldi. Ha bu ülçenun takumi değil midur? "Heee oyle olmasina oyledur."

Tüm doğa, en küçuğinden en beyuğine, bir kum tanesinden güneşe, canli en ilkel hücreden insana, Pendiksipor'dan Fener'e sürekli bir varoliş ve yok oliş, sonsuz bir hareçet ve değişme içindedur. Doğadaki her şeyde olduği gibi Fener da ortadan kalkmak ve yokolmak zorindadur. Genç olan yaşlanur; bugün yaşayan yarun ölür.

Diyalektuk, şeylerun sonsuz olmaduklarini, bir son ile, bir ölümle tamamlanan bir başlangiçları, bir olgunluklari, bir yaşliluklari ve ölümi olduğuni öğretur. Nur içinde yatsunlar.

Fener'un 1907'de kurulduğini, bu yil 100. yilini kutlayacağini göz öninde bulundurursak, yakinda gidici olduğuni söyleyebiluruz. Diyalektiğun yasalari Fener içun da işleyecek ve Fener evrim geçirup kendi karşıtina dönişecektur.

Netceğuk Hasan ha boyle bir irkildi. "Laz Marks emice, gelecek sene işumuz daha da zor desene" dedi. Niçun ula, gene ne sivriluk düşündün, dedum. "Fener'un karşiti Cimbom değil midur? Demek ki Fener Cimbom'a dönuşecek ve önumuzdeki yil Fener - Cimbom karmasina karşu oynayacağuz. Boki yeduk."

Tam Netceğuk Hasan'i cevaplayacaktum ki bizum Pilita İsmail araya girdi, "Haçan bu diyalektuk materyalizume göre Fener'un gidici olduğindan bu kadar eminsek, ne diye çaba harcayiruk? Birakalum güni gelince kendisi gitsun daa" dedi. Bizum uşaklardan böyle bir sori bekleyidum, çayumdan bir yudum alup, "Uşağum" dedum, "Fenersuz toplumi doğurtmak içun, bir ebe gerekecektur. Tirabizon Sigorta Hastane'ndeki ebe Nurgül hanumdan bahsetmeyirum. Kaduni rahatsuz etmayun. Bu devrimci dönüşümi gerçekleşturmek içun dişaridan yardumci bir güç gerekmektedur. Ne var ki, işler bu kadar basit değildur. Bu dönüşümi erkene alabilecek ya da gecikturebilecek insanlarun roli unutulmamalidur. Bakunuz; Şenol Cüneş, Ali Kemal Denuzci, Ahmet Suat Özyazici, Ozkan Sumer, Hami Mandiralı vs... Gecikturenlere bir tane ornek vereceğum; Ali Şen ve Cem Papila... Tüü, bir tane dedum ama iki tane ornek verdum."

Laz Marks Emice

19 Haziran 2007 Salı

Bir İnciluz, bi Amerikali, bi Laz

"Bir İnciluz, bir Amerikali ve bir Laz trende gideyimiş…" diye başlayan kaç tane fikra dinlemişsunuzdur kimbilur. Fakat fikra bittukten sonra bu insanlar ne yapayiler diye hiç duşundunuz mi? Bunlarun sivildeki hayatlari ders niteluğindedur.

Efendum fikradaki lazun adi Dursun'dur. Maçkali'dur.

Dursun ve diğerlerinun fikradaki rollerinden kaç para alduklarina bir bakalum. Çünki sömüri hemen burada başlamaktadur. Amerikali Coni bu kisa rol içun 1 milyon dolar, İnciluz Roni 750 bin avro alurken, bizum Dursun "eşit işe eşit ücreti"i bir baluk adi zannettuği içun, "Yemek içmek sizden" diyerek, fikrada karun tokluğina oynamayi kabul etmiştur.

Aradaki fark nereden doğmaktadur? Sanayi devriminden geçmiş olan emperyalist – kapitalist ülkelerdeki yönetumler de bizum gibi oligarşiktur. Ancak bu ülkelerdeki oligarşi, kilâsik burjuva demokrasisini ve özcürluklerini belli ölçülerde sinirlayabilmekte fakat özine dokunamamaktadur. Coni o ulkelerdeki emekçi hareketlerinun geçmiş kazanumlari sayesinde iyi bir ücret alabilmektedur.

 

Maçka yollari taşli

Dursun'a gelince, Tirabizon'da "Ekmek, iş, özgürluk" diye yürüyen uşaklarun kafasina kaldurum taşi atarken, aslinda kendi kafasina attuğuni bilememektedur. İdris uşağum, bu, Hüseyin Cimşir'un kendi kalesine gol atmasi gibi bir şeydur.

Peki Coni bizum Dursun'dan daha mi zekidur? Değildur. Coni, ülkesi ABD'nun Vietnam'a, Şili'ye, Nikaragua'ya, Panama'ya, Irak'a demokrasi ihraç edup, karşuluğinda para alduğini zannetmektedur. (Bakunuz; Medya zortlatmasi.) Daha bir sene önceye kadar dünyayi öküzün boynuzlari arasında bileyidi, hatta Nevada Çölü'nde yapilan nükleer denemeler sırasındaki sarsintilari "öküz hareket etti" diye yorumlamişidi. Şimdi çok şükür doğriyi öğrendi; dünyayi Buş'un boynuzlari arasinda zannedeyi.  

Coni böyle andaval olmasa ve Amerika'nun en gelişmiş emperyalist aygit olduğuni, 3. Dünya'yi yağmalayup açuk pazar haline geturmeye çaliştuğuni, yağmaya izin vermeyenleri işgal ettuğuni ve kendi kişisel zenginluğinde bile bu yağmanun payinun olduğuni idrak etsa ne olur? Kuçucuk bir vicdani varsa karşu çikar değil mi? Fakat o dakikada finans oligarşusi tarafindan sistem dişi edilur. İdris uşağum sana şöyle anlatacağum; Hani, Hulusi Kentmen bir deste parayi Ediz Hun'un suratina çarpup, "Birak kizumun peşini" der ya. Finans oligarşusi "adami parayla dövmek" gibi birşeydur.

Banka sermayesi ile sanayi sermayesinin iç içe geçmesiyle oluşan bu güçlü sermayeyi elinde bulunduran zümre, Coni'nun kaderini baştan belirlemiştur. Yaşayacaği hayatun şeklini şemalini, sigorta sistemi ve banka kredisiyle çizmiştur. Coni eğer sistemi tehdit etmezse açluktan ölmeyeceğini ve bizum Dursun'dan daha iyi yaşayacağini bilmektedur.

 

Lazun biri gene bir gün...

Aynı şeyleri bir da bizum Dursun içun duşunun. "Gelecek korkusi olmadan, ander kaybana piyasanuzun çarklari arasinda ezilmeden, insanca bir hayat yaşamak isteyirum ula!.." dese ne olur? Bizum Dursun Coni kadar şansli değildur. Onun payina oligarşuk dikta düşmektedur. İdris uşağum buni da şöyle anlatayim, Hulusi Kentmen, kizinun peşini birakmasini isteduği Ediz Hun'un suratina bu sefer bir deste para değil, ha boyle koca bir sopayla vurur.  

Bizum gibi geri - birakturulmiş ülkelerdeki oligarşinun yapisi, oligarşuk dikta şeklini almaktadur. Çunki ülkedeki kapitalizum, kendi iç dinamiği ile değil, yukaridan aşağiya gelişturulmiştur. Kökli bir geleneği olmaduği içun, zora girduği her an proletaryanun ve emekçi halkun demokratuk hak ve özgürluklerini rahatlukla rafa kaldurmaktadur.

Efendum bu gayri insani sistemun raf ömri geçmiştur. Hala devam etmesi gerçek hayattaki   Coni ve Dursunlar yüzündendur. Ula İdris, gülme uşağum. Fikra değil, gerçek bu!..

 

2006 Klavye Yazmalari

Meta

Kapitalizum üretilen herşeyi değişume sokup mallaşturur, metalaşturur. Resim, edebiyat, muzik, güzelluk alinup satilan bir metadur. Bizzat insanlarun kendileri meta haline gelmiştur. Bizum Kivirzivir Resul böyle deduğimi duymiş hemen alelacele Tirabizon Sigorta Hastanesi'ne gidup bir film çekturmiş. Filmi gösterup "Laz Mark emice, hani meta haline celmiştuk, hiçbir tarafumda meta filan çikmadi. Korkuttun beni." deyi. Ula koyayim o kafaya bi odun. Hazir gitmişken bir tane de beyin filmi çektursaydun bari.

 

İki uci metali deynek

Efendum meta iki yönlidur. Kullanum değeri ve değişum değeri vardur. Baluk Pazari'nun orada bizum uşaklari bir araya toplayup buni örneklerle açuklamak istedum. Foter Osman'i koni mankeni yaptum. Ula Foter Osman, 20   kilo hamsin var tamam mi? Tamam Laz marks emice. "Şimdi buni 20 metre kumaşla değişturmek isteyisun." Ula bu dingil tutturdi "Ben değişturmem, hamsimi kimseye vermem" Ula eşşeğun önde gideni, haburaya size Laz Kapital'un can damari olan bir koniyi, değişum değerini açuklayacağum, bu tutturmiş değişturmem diye. Bizum örnek yatti tabi. Keşke hamsi örneği vermeseydum.

 

Laz Kapital'un dili 

Pazar ekonomisinun kategorilerinun hepsi, sanki insan ilişkilerinun doğal temelleriymiş gibi sorgulanmaksizun kabul edilmiş cörünürler. Meta, para, ucret, sermaye, kâr, ve benzeri kavramlar, insanlarun anlamaduklari ve kontrollerinde olmayan ekonomik bir surecin kafalardaki yari - mistik yansimalaridur. Bunlari deşifre etmek içun mükemmel bir bilimsel analiz zorunludur deyup Laz Kapital'i yazdum. Fakat kullanduğum dil günlük dilden uzak ve ekonomik terimlerle doli ağir bir dil oldi. Şimdi bizum uşaklar önümi kesup "Laz Marks emice, bir iki kere Laz Kapital'i okumaya kalktuk, beynumuz duman oldi. Haboyle tek satirluk cümlelerle, bir sipor yazarinun sadeluğiyle anlatamaz misun?" deyiler. Ula o daha zordur. Ziya Şencül ve Kazim Kanat gibi yazmaya kalkarsam benum beynum duman olur. En eyisi bilenler bilmeyenlere anlatsun uşağum.

 

Baluk ve hamsi paradoksi

Efendum bizum uşaklara sinirlenince metanun değişum ve kullanum değerini anlatamadum. Gene 20 kilo hamsiyi örnek vereceğum, fakat bu sefer Foter Osman denen bilim düşmani ve hamsi manyaği yoktur örneğumuzde.

20 kilo hamsiyi oturup afiyetle yersanuz bu metanun kullanum değeridur. Yok eğer "Cötümde donum yok, hamsi yemek benum neyume?" deyup 20 kilo hamsiyi 20 metre kumaşla değişturursanuz bu da metanun değişum değerini oluşturur. Eğer 20 kilo balukla… özür dilerum hamsiyle, 20 metre kumaşi değişturebileyisan bunun sebebi şudur; "meta"nun içinde donmiş emek vardur. İdris uşağum, derin donduriciya koymana gerek yok, kendi içinde vardur zaten. 20 kilo hamsi yakalamak içun ne kadar balukçi Cemal emeği (insan emeği) gerekiyisa, 20 metre kumaşun üretimi içun da ayni miktar emek gereklidur.

Demek ki değerun özi insan evladinun emeğidur. Emeğun miktari değerun miktarini tayin eder. 12 saatluk bir işle üretilen değer, 6 saatte üretilen değerun iki mislidur.

Şimdi diyebilursunuz ki, "Bulaşuk Ahmet'un eli yavaştur, ağir iş çikarur... Bu tembel tenekenun 12 saatiyle Netceğuk Hasan'un 12 saati ayni midur?" Değildur. Bizum ölçi alduğumuz Ahmet – Mehmet – Nobre gibi işini hile hurdayla yapanlar değildur. Ortalama bir iştur. Bu iş daima eşittur ve buna sosyal iş denur.

 

Kapitalizum ve Hopdeduks

Efendum tahmin edeceğunuz gibi, metayla - metayi değişturmek içun 20 kilo hamsiyi sirtuna vurup, çarşu pazar gezinmek berbat bir iştur. Haydi 20 kilo hamsiyi taşidun, ya 20 tane beyuk kütüğün varsa. Ula kütüğü nasil taşiyacaksun? Kütüğün değişim değerini hayata geçurmek, Asteruks ve Hopdeduks dişindaki insan evladi içun imkansuzdur. Uzatmiyayim, soninda bütün metalarun yerine geçecek ortak bir değişum değeri bulundi; para. Böylece o zamana kadar sirtinda 20 kilo hamsiyle, 40 kilo tuzla gezinmekte olan insanluk beyuk bir zahmetten kurtulmiştur. Bakunuz, bel ve sirt ağrilari, disk kaymasi paranun bulunmasindan sonra giderek azalmiştur. Ta ki hali saha denen lanet buluşa kadar.

 

Hali Saha Manifestosi

Hali saha deyince burada bir paragraf açacağum. Bu melun icat, kapitalizumun insan evladinun başina sarduği en beyuk belalardan biridur. Geçen gün gençluğumde epey bir top oynaduğumi (sol açuk) bilen bizum Sementa Recep "Laz Marks emice bu hafta hali saha maçumuz var, sen da gelsana" dedi. Ula etma uşağum, bu yaştan sonra ne hali sahasi derken bir baktum sahadayim. Uşaklar genç ama benum da beynum genç. Fakat topa beynunle vuramayisun tabi. Beynun sana röveşata yapmani emredeyi, fakat vücut hali sahanun kafeteryasinda oturup çay içmekten yana. Teori ve pratik arasinda bu kadar gidup gelince olan oldi. "Kitirt!" diye bir ses duydum. Belumun röntgenine bakan doktora, "röveşata yapmaya kalktum" demedum tabi. Doktor uşak da kitaplarumi okumiş, bana sevgi ve saygi duyan bir kardeşumuz. Çay toplarken oldi dedum. Fakat betonun üzerine incecuk halifleksi atup "Sportmen Hali Saha Tesisleri" yazan zihniyetun peşini birakmayacağum. Laz Kapital'den sonraki en kapsamli eserum olacak olan Hali Saha 1, Hali Saha 2, Hali Saha 3 adli kitaplarumda bu aldatmacayi en ince ayrintisina kadar anlatup, kapitalist zihniyetun ipluğuni bir kez daha pazara çikaracağum.

     En devrimci eylem doğriyi söylemektur. Yalan soyleyen Fenerli olsun 1965 / Araklı

 

 

Kuçuk burjuva kuçuk burjuva kuyruğun nerede?

 

Kuçuk burjuva, kapitalizmun bir gün kendisini öpüp zengin bir pirense çevireceği hayaliyle yaşar. Bu hayalle ömür boyi kendini önine gelen zengine öpturur. Sonuç; köti yola düşmiş bir ruh...

Kuçuk burjuva; üretim aracina sahip değildur fakat emeğini her gün piroleter gibi burjuvaya satmak zorinda da değildur. Giderek çoğalan ve çeşitlenen bu orta sinifi artuk ikiye ayirayruz.
1-Kuçuk burjuva 2-Kuçucuk burjuva

Esnaf, çiftçi, toprak sahibi köyli, kuçuk üretici, hizmet sektörinde çalişanlar, teknik elamanlar, oğretmenler, memurlar (kiravatli takumi), sanatçilar ve oğrenciler literatürdeçi kuçuk burjuvadur. Ama artuk bir de kuçucuk burjuva tanimina ihtiyaç duymaktayiz.

Ellerindeki az miktarda parayi faizde, repoda, dovizde, değerlenduren, böylece kendini enflasyona "ezdurtmeyen, işbilen, kafasi çalişan" kendini burjuvaymiş gibi hisseden bu gurup kuçucuk burjuvaziyi oluşturur. Bunlarun erkeklerine Rant, kadunlarina Rantiye denur.  

Kendi bireysel kurtuluş yolini bulduklarini zannettukleri içun, her türli toplumsal mucadeleye karşidurlar ve bu mucadelenin çağdişi olduğinun piropagandasini yaparlar .

Kapitalizmun nimetlerinden nasil yararlanduklarini ove ove bituremeyen bu kuçucuk burjuvazi ve onlarun dünya görişi, ülkemuzde yillardur suren depolitizasyon sürecinun da temel dayanaği olmiştur.

Açluk ayuya kaval çaldurur

Bizum Patapat Suleyman bunlarun tipik örneğidur. Tirabizon Çarşusi'nda, içeri müşteri girince kendisinun dişari çikmak zorinda kalduği küçük bir dükkani varidi. Bu arahana kafali ne kadar sağ parti varsa hepisinun milleti soyma politikalarini yillardur desteklemektedur. Görsenuz havasini, Bill Gates bile bunun kadar güvenmez kapitalizume.

Patapat Suleyman milenyumun gözkamaşturici havayi fişek gösterileri altinda hergün horon oynayidi. Fakat çok sevduği ve içinde mutli olduği kapitalizumun acimasuz yasalari işledi ve oni aniden mulksüzleşturdi. 2001 yilindaki krizde ebesinun kapitalizmini cördi. Bir anda öyle yoksullaşti ki başbakana firlatacak yazar kasa bile bulamadi. Haciz memurlari tükkandaki herşeyini götürmişti çünki. Açluk ayuya kaval çaldurur derler ama bizum Patapat Süleyman hala zenginlerun kavalini çalmaktadur. Kuçucuk burjuvazi sinif olarak her zaman mulksuzleşerek piroleterleşmekten korkar. Çunki eskaza "proleterun mücadele ettuği kilasman grubina" düşmesi halinde bir daha zenginluk rüyasi göreceği "burjuva yükselme ligine" dönmesi imkansuz gibidur.

Kuçucuk burjuvazi ünvanlara bayilur, konum ve sitatuler onun amentüsidur.

Kuçucuk burjuva içun toplumdaki sitatusinun ve konuminun en temel göstergesi tuketimdur. Burjuvalaşma hayali ile piroletaryanun saflarina itilme gerçekluği arasinda sikişup kalan kuçucuk burjuvazi hezeyana suruklenur; bu durum oni piroletaryayi kuçumseme ve ondan kendini tuketerek ayirt etma gayretine iter.

Geçen gün Yali Kiraathanesi'nde oturmuş çay içeyidum. İçeri Uzunşase Osman, Netceğuk Hasan, Kainat İbrahim ve Kivirzivir Resul girdi. Bunlarun dördi da boş gezenun boş kalfasidur. Sanki poker oynar gibi sirayla ceplerinden çikarduklari cep telefonlarini masaya koymaya başladilar. Önce Uzunşase Osman haböyle orta beyuklukte bir cep telefonini gururla çikarup masaya koydi. Ardindan Netçeğuk Hasan biraz daha kuçuk cep telefoni çikardi. Derken Kainat İbrahim avuç içi kadar bir cep telefonini çikarup ortaya atti. Kainat İbrahim bunlari aşağilar gibi bakarken birden Kivirzivir Resul haboyle hap kadar bi cep telefonini atti masaya. Diğer üçi boynini büküp masadan kalkti. Belli ki daha pahali ve kuçuk olan cep telefonina yenilmişlerdi.

 

Kuçuk burjuva kuçuk burjuva kulağun nerede?

Kuçucuk burjuvaziyi korkilari yönetur. İşsuzluk, açluk, gelecek kaygisi ve yoksul kalma korkisi bu orta sinifi birbirinun cellati yapar. Bu korkiyi evlerumuzun sevimli misafiri kedilerle örneklendureyim. Bizum Annaymisun Nihat vardur. Bu densuz herif, Bulaşuk Ahmet'le girduği bir iddia sonici "Madem kaplan da kedigildur, biraz zorlarsam kedi da amcaoğli kaplan gibi davranabilur. Süt içup fare kovalamak bu sülalenun bir üyesine yakişmaz" diyerek kediden kaplan yaratmaya kalkmiştur. Bunlara Darvin'den, türlerun kökeninden bahsedemezsun. Annaymisun Nihat'un insanluk tarihi günlüktür.

Uzatmiyayim, Annaymisun Nihat 4-5 tane sevimli ve munis kediyi bir çuvala doldurur. Amaci laz işi bir deneyle kediyi köklerine, vahşiluğine döndürmek. Kediler karanlukta huysuzlanur ama bu iddiayi kazanmasi içun yeterli değildur. Annaymisun Nihat beyuk bir sopayla çuvala acimasuzca vurur. Kediler korki içinde mav mov diye bağirarak birbirlerini çafilamaya * başlar. Aynaymisun Nihat çuvali açar açmaz çildurmiş kediler Bulaşuk Ahmet'le buna dalar. Her taraflari kan revan, çafi içinde.

Efendum kapitalist sistem bu çuvala benzer. Çuvala doldurup huzursuz ettuği kuçucuk burjuvaziyi bir de ekonomik krizleriyle sopalayup durunca, insanlarun durumi kedilerden bile daha hazin hale gelmektedur. İnsan insanluktan çikmakta ve kedigillere bile rahmet okutan bir yaratuğa dönüşmektedur.

 

Gerçekleri tarih yazar, tarihi de piroletarya

Kuçucuk burjuva, doğayi değişturecek gerçekleri duymaktan nefret eder, belirsuzluğun kuvözünde debelenup durmak işine gelur. Bizum uşaklardan Bertolt Brecht'un Galileo Galilei adli oyunundaki kilise ve engizisyon mahçemesi gibi davranur. Galileo, Hollandali mercek ustalarindan alduği merceklerle bir teleskop yapmiştur ve kraliyet üyeleriyle kilise yetkililerini "Gelup siz da bakun" diye çağirur. Bakmazlar, çünki "Dünya olduği yerde durayi" diyen kilise mercekten gökyüzine bakarsa öldürüci darbeyi yiyecektur. Bizum kuçucuk burjuvazimuz da engizisyon gibidur. Alişkun olduği basit ve bencil değerlendurmeler çemberi içinde sıkışmiş olduğindan, kendi menfaatini ilgilendurmeyen her yeni bilgiye karşu kayitsuzdur.

 

Kuçucuk burjuvanun vücudinun 3'te 2'si bencillukten oluşur.

Efendum, adam öküz olmayi seçmişse, elbette insanluğun acilarina sirtini dönebilur ve kendi postinun derdine düşebilur. Kapitalizum, toplumi hizla depresif bir ruh halinun içine çekmekte ve milyonlarca insan bonibon gibi mutluluk hapi tüketmektedur. Diş dünyaya kapali, kendi dişinda olup bitenlere kayitsuz, duyarsuz, "ben"ini seven, giderek kendi iç dehlizlerinde kaybolan bencil ve hastalukli bir varluk sözkonisidur. Hayati 5 kelimeye indurebilmek mümkün olsa, "yeyup içup siçayim, halvet olup yatayim" derler.

Kuçucuk burjuva, çelişkinun cisimleşmiş halidur. Beyuk burjuvazinun görkemi karşisinda gözi kamaşur, emekçi halkın çektuği aci karşusinda yüreği sizlar. G.Doğu'daki yoksulluk ve sefalete gözleri yaşarur ama ertesi cün İstiklal'de ayağina basan esmer bir vatandaşa, "Bu Kürtler niye İstanbul'a geliyo yaa!.." der.

Pışpışlanmayi bu kadar seven bir mahlukat yoktur. Sistem bunlara bir bebek cibi özen gösterup hergün gazlarini almaktadur. Gazeteler, derciler ve televizyonlar bu kirmizi urbalilara, "Dunyanun en eyi, en asil, en zeki ve en doğri kararlarini veren insani sensun" diye sürekli yağ çeker.

 

43. Altun Hamsi Odülünuzi nasil alurdunuz?

Kuçucuk burjuva sanatçisi bilinçli bir halk topluluği istemez. Vasati 40 çöplük bu güruh örgütli, bilinçli ve kaliteli şeyler tüketen bir halkun kendisine tekmeyi basup tarihun çöp tenekesine postalayacağini bilur. Çünki o zaman bunlar film çekemez, köşe yazisi yazamaz, iktidara gelemez, müzisyen olamaz, şarki söyleyemez, adalet dağitamaz. Hiçbir fuşki yiyemez.

                                                  * Çafi - çafilamak : Tirmuk. Tirmuk atmak. Tirmalamak.

 

Kuçucuk burjuvadan beyuk burjuvaziye tiransfer

Efendum bizum Patapat Süleyman "kuçuk burjuva" yazisini okumiş, Yali Kiraathanesi'ne geldi. Kivranup durayi. Ula nedur derdun dedum. "Laz Marks emice ne gerekeyisa verurum, beni kuçuk burjuvaziden beyuk burjuvaziye alsana." Ula koloti kafali, benum tasnif etmemle mi oliyi bu işler? Ya üretim araçlarina sahipsun ya da değilsun, rüşvetle mi sinif değişturuceksun? Efendum nerede o, söyleduğumi şip diye anlayan 19. yüzyil insani, nerede şimdikiler. Bunlara 100 yildur laf anlatana kadar sakallarum ağardi.

 

 

13 Haziran 2007 Çarşamba

Nerde o örgütli taşfurun solcisi, bir anda oldi layt solcusi

 

Kardeşleşmemuz lazim! Lazi, Kürdi, Çerkezi... Bir aile efradinun refleksiyle davranursak emperyalizum ekose kumaş üzerindeki bukalemun gibi paralize olup kalakalur. Amerikan emperyalizmi niye Güney Amerika'da solun iktidara gelişine bir şey yapamayi dersunuz? Milyarlarca dolari, dünyadaki halk hareketlerini proveke etmek, kanla boğmak içun harcayan bu organizmanun ITT'si maytiti'si CİA'yi miayeyi yeterince çalişmayi mi sizce? Ama Latin Amerika kita olarak dar milliyetçiluği aşup topyekun kardeşleşti. O yakişukli uşağun deduğine geldiler. Sen Arjantin'de doğ, Venezüella'daki demokratuk halk hareçetine katil, sonra Meksika'ya git, oradan da Küba'ya geç. Yetmedi Angola, Bolivya. Dünyayi vatanun bil. Uşağun ömri yetse bize de uğrayup bir yardum eli uzatacakti neredeysa. Ee, ömür boyi Cihangir'de oturarak olmayi bu işler. İnun sokaklara, korkmayun! Konişun, Laz, Kürt, Çerkez, Ermeni demeden... İşçiyle memurla, bakkalla, berberle, manavla, şoförle... Önce tren muamelesi çekebilurler ama gerçekleri onlarca, yüzlerce, binlerce defa açiklamak lazim. "Birbirunuzi girtlaklamadan çok daha iyi yaşayabilursunuz? Kaderunuz kendi elunuzde." deyun. Efendum, halkumuz bu... Bunlarla birlukte yapacağuz demokratuk temizluğumuzi. Ara tiransferde yabanci bir halk transfer edemeyeceğunuze göre. Yok edelum istersanuz ama bilinçli bir halkun bonservis bedeli çok yüksek . Ayrica halki da çok küçümsemeyun, 80'den sonra siz ne kadar kirlendiysanuz o da o kadar kirlendi. Habu Arap sermayesi – sevici, feodal-tacirler kadar bile olamiyacak misunuz? Ne kadar mahalle, sokak, gecekondi varsa fiti fiti gezinup piropaganda yaptilar. Bu sizun piratiğunuzdi. Ne oldi sana, ne oldi böyle? Nerde o örgütli taşfurun solcisi, bir anda oldi layt solcusi...

 

 

Devletun Ve Fener'un Sönmesi

 

Bizum Rize'den başbakan istemeyiruz artuk. Ula Rizeli Mesut'i seçtunuz, 5 yil 'Derin

Cimbom' terörinden inleduk. Şimdi Rizeli Tayyip'i seçtunuz, tutti Fener'i alikiran başkesen

etti. Yeter da yeter!.. Sakın ola ki bundan Tirabizonsiporli başbakan isteyirum gibi bir anlam

çikarmayun. Benum eşitlukçi dünya görüşüme uymaz. Zaten özünde Devletun ve Fener'un

sönmesinden yanayim. Burjuva hükümetlerinde kim başbakan * olmiş kim olmamiş beni

ilgilendirmez. İsterse Notingam Forestli olsun. Yeter ki 5 yilluk kalkinma pilani yapar gibi

ligun şampiyonlarini belirlemesunler.

 

Devlete püf de

Efendum, 'Devlet'un ve Fener'un Sönmesi' ilk bakişta bir ütopya cibi görinebilur.

Devlet balon değildur, 'topli iğneyle' sönmez. Lamba değildur, üfleyerek sönmez. Devlet

sadece yüksek dozda demokrasiyle söner.

Bizum ücretli köle uşaklar, yoksulluk ve sefalet yüzinden öylesine bunalmiş, oylesine bitkin

bir durumdadur ki, "demokrasiye boş vemektedur." Nüfusun beyuk çoğunluği direk kırmızı

karttan siyasal ve toplumsal yaşamun dişina atilmiş bulunmaktadur. Bu güdük demokrasi

anlayişi bizi "gitgide daha yetkin bir demokrasi"ye cötürmez. Trafikte birbirunuze küfür

edebilmeyi ve hakemun cinsel tercihlerini tartışabilmeyi demokrasi zannetmeyun uşağum. Bu sadece terbiyesuzluktur.

Tam ve herçes içun demokrasinun olduği ortaklaşmaci bir toplumda demokrasi, yüzyillar

sonra insanun yaşam pratiği haline gelecektur. O zaman gerçek bir özgürlükten söz

edebileceğuz. Ve işte o zaman özel bir baski mekanizmasina gerek kalmayacak ve devlet

sönmeye başlayacaktır. Buna "demokrasinin fethi", "devletun sönmesi" diyoruz. Ula İdrus,

sen boşina kenduni zorlama. Bu bencillukle, 'o gelişmiş demokrasiyi ve bütün küçük

hesaplardan arinmiş insani' tahayyül edemezsun uşağum. O daha temiz, sağlukli beyinlerun

işi.

 

Papazi bulmak

Efendum Fener'un sönmesine gelince... Bu, devletun sönmesinden de zor görineyi. Ama devlete verduğumuz dozda demokrasiyi futbola da vereceğuz. Önce işgal kuvvetlerine karşu direnişun semboli olan Papazun Çayiri'ndaki Fener'e ulaşacağuz. O Fener, insanlara "Ula bu İnciluzler'i sahada yenduk, demek ki cephede de yenebiluruz" dedurturken kadrosinda 8 yabanci, arkasinda bir federasyon, işgalci matbuat ve müteahhit ordusi yokidi. Tam demokratuk futbol sayesinde şampiyonluk ödüli, cüzel futbol oynaduğun bir sezonun soninda alinan bir tepsi baklava olacaktur. Bu süreç bizi futbolun fethine ve Fener'un sönmesine götürecektur. Ula Bedri, boşina kenduni zorlama... Bu holiganlukla o tertemiz, demokratuk futboli tahayyül edemezsun uşağum.

*Başbakan : Burjuvazinun kar zarar hesaplarını tutan, emperyalizmun haracinun düzenli olarak ödenmesinden sorumli olan, bir tür muhasebe müdüridur.

 

 

 

30 Mayıs 2007 Çarşamba

Ailenun, Özel Mülçiyetun, Devletun, Fadime'nun ve Hamsinun Kökeni

 

Efendum, Feridun Encels'le birlukte insanluk tarihi üzerinde yaptuğumuz araşturmalar

soninda şunu cördüm. İnsan hayvandan türemiştur.

Evet, buna bir itirazum yok ama o hayvan hangisidur? Darwin'un ileri sürdüğü gibi maymun

midur? Değildur. Değerli bilim adami Darwin burada yanılmaktadır. İnsan maymundan değil hamsiden türemiştur. İdris uşağum sen hemen "Peki niye şimdi de hamsiden insan türemeyi?" diye soracaksun. Güzel evladum, o hamsinun uzaktan akrabasi olan özel bir türdi. Evrimini geçurdi ve sözi fazla uzatmadan tarih sahnesinden indi. Şimdi artuk hamsiden insan türemez, hamsinun ayarlariyla oynama. Hamsiden artuk çok güzel buğulama olur.

 

Hamsiden insana geçişte emeğun roli

Karadenuz'de nazli nazli yuzen hamsinun cani sıkılınca, "Haçan karaya çikup insan evladinun tarihini başlatayim" dedi ve karaya çikti. Uzatmiyayim, önce hamsinun eli – ayağindan ayrildi. Sonra dik yürüyuş sağlandi. (O zamanki hamsiler çok gururliydi, 7 yil Fenere'e yenilmemişlerdi.) Ve he-ce-li ko-niş-ma baş-la-di. Son olarak da beynun gelişimi hamsiyle insan arasinda aşilmaz bir boşluk yaratti. İnsan artuk 4 katli piramit yapan bir canliydi. Alet yapabilen, doğa üzerinde bilinçli dönuşum sağlayan insan evladi, hamsiyi tanimamazluktan geliyidi.

 

Doğanun diyalektuği

Dikkat edun, doğada herşey basitten karmaşuğa gider. Sudaki tek hücreli canlıdan Şakil

O'Niyıl'a, hamsiden balinaya, takadan titaniğe, Fener'den Barcelona'ya... Gelişim boyle bir

süreç izler.

Diyalektuk süreç; karşutlarun sürekli çatişmasi (Bakunuz; Tirabizon – Fener çatişmasi) ve bunlarun birbirlerine ya da daha yüksek biçimlere dönuşmeleridur.

 

Poliyandriden komparsitaya

Bugünkü tek eşli aile yapisina gelene kadar insanoğli ve insankizi, yabanıllık ve barbarluk

döneminde kuralsuz cinsel ilişki içinde yaşamiştur. Buna "Kör Tuttuğunu Öper Çağı" diyoruz. Aslında çok eskiye gitmenuze gerek yok. Layla'ya gidun yeter. Bu sosyetik mekanda seviyeli poliandri ve poligami ilişkiler gırla gideyi. Ula İdris, kikirdeyip durma, burada bilimsel bir gerçekten bahsedeyirum.

Şili'deki Kukular'da ve Punalua Ailesi'nde bile Layla'daki kadar karişuk ilişkiler görmedum.

Fakat bu çok melanetli bir durum değildur. Böyle herçesun birbiriyle halvet olduği ortamlarda herkes birbirinun akrabasi gibi olur, özel mülçiyet azalur, paylaşum ve sosyal adalet gelişur.

 

Üvey devlet baba

Devlet'e celince; Devlet, parayi verenun çalduği düdük gibi bir enstrümandır.

Mülk sahibi sınıfun, mülk sahibi olmayan sınıflar üzerindeki egemenliğini garanti altina

almak içun icat ettuği bir kurumdur.

Devleti incelerken en önemli ipucu 'cop'tur. Copi takip edun. Devletun copi kime kalkayi? Bankayi hüpleyene mi yoksa bankanun önünde 'Ula paramuz nerede' diye feryat figan eden halka mi? "Harç paralarini arturmayun ula" diye yürüyen öğrencilere mi? Hakkini arayan işçilere mi? Devletun copi, ezilen geniş halk yiğinlarina karşu 'erekte' olmakta hiç zorluk çekmeyi ama kompradora sira gelince tıs!..

Anti - Dursing

Bizum Farozli Dursun vardur. Dühring'den beterdur. Buna, dava arkadaşum Feridun Encels'le birlukte Anti – Dursing deruz. Dursing eskiden kitaplarumdan birkaç tanesini karişturmiş ve öğretim görevlisi olduği üniversitede solciyim diye ortalıkta gezineyidi. 80'lerun ortalarina doğri " Ya soy, ya terket" ideolojisi hakim olunca bu Dursing lahmisi paranun kokisini aldi ve soygunci saflarina ideolog olarak katildi. Benum söyleduklerumi yalan yanliş çarpitarak soygunculara lojistik destek vermeye başladi. Bunlar baluk satar gibi düşünce satayidi. Ülkede haksuzluk kol gezerken bunlar 'neden böyle olmasi gerektuğini' öğreteyidi. Neyse uzatmiyayim, bunlarun bütün cafcafli, yalduzli cümlelerini kaziyinca altından tek şey çıkayidi: ' Halkın soyilmasina kılıf bulmak.' Allahi var hepsi da çok cüzel kanaviçe kıliflar üreteyidi. "Kapitalistlerumuz sermaye birikimini sağlayamaduği içun halkumuz fedakarluk yapup bir süre daha bayat ekmek kemirmeli. Ancak bu sayede bizum müteşebbislerumuz da yeterli sermaye birikturebilur ve yabancilarla rekabete girebilur."

Oldi canum, General Motors sen sermaye birikturesun diye durup, 100 sene seni bekler.

Peçi n'oldi? Bi pok birikmedi. Halk soyulduğiyla kaldi.

 

Kuru temizleme

Onlarca senedur uğrunda milleti inim inim inlettuğunuz 'sermaye birikimi' nerede? Yerli sermaye içti? Yerli sermaye nerede? Dağa kaçti. Dağ nerede? Emperyalizum bir kriz çikardi hepsini yedi biturdi, kül etti.

Hiç mi eyi bir şey olmadi, oldi. Bu Dursing tenyasi son model bir cip, Tirabizon'un en cüzel yerinde foripleks (dört katli) bir villa aldi. Ne karşıliğinda; devleti, halki ve bankasini soyanlari temize çikarma karşuluğinda.

Bu eşşek sipasi, bir gün bizum eve gelmişti. Ben de merdiveni kitapluğa dayamiş, üst raftaki kitaplari tasnif edup yerleştureyidum. Dursing kolotisi gene tatsuz konular açayi. "Yok piyasalar eyi gideyi, yok hüçümet başarilidur, yok Moody's notumuzi Ba3'e çikardi, yok her şeyi bir an evvel özelleşturmeliyiz..." Ula bari bağa yapma da...

 

Yalan söyleyeni Laz Kapital çarpar

Birden Laz Kapital'un 1. cildi elumden kayıp 'küüt' diye Anti – Dursing'un kafasina düşmesun mi? (Bilenler bilur, Laz Kapital beyuk ve tuğla gibi ağır bir kitaptur.) Bu "Yandum anam" diye bağirdi ve bir iki sendeledi. Koşturduk, kolonya, sargı bezi derken senunki şoki atlatti ve kendine geldi. Baktum "Bu kadar azgun ve kör bir özelleşturme politikası yanliştur. Özelleştirmeler işsuzluği arturur, emeğun örgütlenmesini zayiflatur. Toplumsal yarar fikri ortadan kalkar. Eğitim, sağluk ve sosyal cüvenlik gibi hizmetlerin piyasa süreçlerine ve sermayenun miyop perspektifine terkedilmesi bizi temel yurttaşluk haklarumuzdan yoksun birakur. Hatta kapitalizmun kendini yeniden üretimini bile tehliçeye sokar." deyi. Laz Kapital'un 1. cildi kafasina düşünce bizum Anti – Dursing'de büyük değişikluk olmişti. Laz Kapital'i okumadan bu kadar bilinçlenen ilk insan Dursing oldi. Laz Kapital, içeruğiyle değil ama dişaruğiyla Dursun'un kafasinda insaniyetli bir devreyi hareçete geçurmişti. Ula demek ki Laz Kapital'un 3 cildi birden bunun kafasina düşseydi bizum Dursun şimdi 4. Enternasyonali örgütlemenun peşindeydi...

26 Mayıs 2007 Cumartesi

Emperyalizum Karşusinda İlk Yariyi Yenuk Kapattuk

Bizum Sementa Recep vardur, iyi uşaktur. Geçenlerde yekten dedi ki, "Laz Marks emice, sen böyle konişiyisun ama kimsenun daha iyi bir dünya münya ipleduği yok. Nasil olacak bu işler?" Uşağum dedum, mütareke basini gibi konişma, bu sana gösterilen gerçek. Bir de, gerçek olan gerçek var. Körfez Savaşı'ndaki petrole bulanmış karabatağı bile "Saddam yapti" diye yutturdilar size uşağum.

Tamam, kabul etmek lazım, Emperyalizum karşusinda ilk yarıyı yenuk kapattuk.

Şimdi soyunma odasında yaralarumuzi sarayiruz.

Oysa maça, Emperyalizum'i kendi sahasina hapsederek başlamiştuk. Vilademir'un attuği

golle 1-0 öne geçtuk. Derken Mustafa Kemal ilk anti emperyalist kontratakta muhteşem bir

golle farki ikiye çikardi. Emperyalizum, Çinli'nun attuği golle dağilmişti. Kademe anlayişi

kalmamişti, elini kolini sallayan Emperyalizum'un ceza sahasina gireyidi. Cezayirli Ben Bella

4., Vietnamli Ho da 5. goli atmişidi. Efendum hızlı geçeceğum, ilk yarinun sonlarina doğri

sikor 9 - 0 olmişidi. Ama ne oldiysa ondan sonra oldi. Emperyalizum birden 8

yabanciyla oynamaya başladi. Değil 9 kusurli hareket, 99 kusurli hareketi birden yapmaya başladi. Ne FİFA'yi ne de UEFA'yi dinleyidi. Uşaklarun suratina taban girmek mi istersun, yerde yatana kramponiyla basmak mi?.. Her türlü pisluk bunlarda. Maçun hakemine bakayiruz, müdahale etsun diye. Orali bile değil. "Ben bir şey görmedum" deyi. Sanırum Cem Papila'nun dedesiydi.

Neyse, ilk yariyi 17 – 9 yenuk kapaduk ve sürünerek soyinma odasina girduk. Herçes yerlerde, inleyen inleyene. Bazilarumuz, "2. yariya çikmayalum, bu Emperyalizum bizi kovaya çevirecek", "Büyüklüğünü kabul edup secdeye varalum, elini öpelum. Belki bize aciyup birkaç gol eksuk atar, belki bizi aralarina alurlar" deyi. Ula bu kadar büyütmeyun cözünüzde da!.. Bunlarun bilduği tek şey silah sanayidur. Kuçucuk bir Katrina Kasırgasıyla eli ayağina dolandi. Bütün askerlerini dünyayi işgal etmek içun dört bir yana gönderduği içun, yaralilari kurtaracak helikopter bile bulamadi.

Unutmayun, "Emperyalizum uçmaz, medyadaki müritleri uçurur"

Şimdi ikinci yariya çikacağuz. Ara tiransferde kadroya Çavez'i ve Maradona'yi da kattuk. Kadromuz fena değildur, yürekten oynarsak bunlarla başa çikabiluruz. Ula biraz Çanakkale'yi, Settülbahir'i hatırlayun ula. İstersenuz sahaya Bandırma adlı bir vapurla çikun.

Baktum bizum Sementa Recep'un yüzi güleyi, "Ne cüzel anlattun Laz Marks emice…" dedi.

Eşşeğun önde gideni, maç kurgusuyla anlatmasaydum dinlemezdun ama.

Tüm Dünya halklarıyla Lazlar kardeştur. (1962 / Vakfıkebir)

Haçan Merhaba Uşaklar

Haçan son zamanlarda kulağıma "Laz Marks'un söyledikleri artık hikaye oldi, tarihun soni celdi, ideoloji filan kalmadi..." gibi sözler geliyi...

Ula Petrus tıpaları, ula dolar manyaklari, ula pilaza kadavralari, ula sermaye kutavlari *, ula pili bitmiş küresel enteller, ula Amerikan bezleri, ula kılçiğina siçtuğumun vicdansuzlari , haçan bi pokun bittuği yoktur, asıl şimdi başlayi...

* Kutav : Çöpek

25 Mayıs 2007 Cuma

Laz Marksist Saptamalar

Memleketi cennete çevirduk, az sonra da huriler geleyi

Efendum işsuzluk olmiş  % 18, fakat bizum 15 vatluk ampule sorarsan "Memleketi cennete çevirduk, az sonra da huriler geleyi..."

Bizum Netceğuk Hasan ne yapsun, zokayi yutmiş tabi; "Başbakan haklidur, herkes neşe içinde göbek atup, eğleniyi" deyi.

Ula bu uşak eskiden akıllıydı buna ne oldi diye sordum, soruşturdum ve öğrendum; meğer parasuzluktan Avni Aker Sitadi'na giremeyimiş, sitadun yakınındaki bir evun çati katından Tirabizonsipor maçlarını seyredeyimiş. Yattara'nun attuği bir golden sonra bizumki fazla sevinince tepe üsti yere çakılmış ve Tayyip'un politikalarını haklı bulmaya başlamış.

Efendum bu iletişum hokkabazlari Türkiye'yi bir sinema filmi pilatosi gibi kullanmaktadur. Yönetmen, göstermek istemeduği yere kamerasini çevirmez. Makyaji yapilan yeri gösterur. .

Medya, imani gevreyen milyonlarca çalışanı göstermeyince ne oliyi; bizum Netceğuk Hasan dünyanun her tarafini Layla, Reyna zannedeyi. Hasan'a göre, herkes sabaha kadar gezup, eğleneyi...